Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin birinci ünitesi 19 Mayıs tarihinde resmi olarak faaliyete geçti. Altı tribünü olan barajın yıllık toplam enerji üretim kapasitesinin 4,1 milyar kilovat saat olması bekleniyor.
Ağustos 2019 tarihinden itibaren su tutmaya başlayan baraj ile 12 bin yıllık antik Hasankeyf ilçe merkezi ise artık tamamen sular altında. Yolun sağ tarafında ağaçların ve vadilerin eşiğinde usul usul akan Dicle Nehri, çevredeki ev, bahçe, mağara ne varsa içine alarak devasa bir baraj gölüne dönüşmüş durumda. Suyun karşı yakasındaki yüksek kayalıklar üzerinde yer alan tarihi kalenin olduğu yeri ilk bakışta tespit etmek zor oluyor
Nehir kıyısında kurulmuş köyler de tarihi ilçeyle aynı akıbeti yaşıyor.
Köylülerin anlatımına göre yükselen suyun derinliği yaklaşık 75 metre.
1980’lere kadar köy sakinlerinin mağaralarda ikamet ettiği Suçeken (Şikefta) Köyü’nden geriye yüksek yamaçlara inşa edilmiş iki ev tek kalabilmiş.
Bahçeleri ve dinlenme tesisleri su altına kalan Masum Yılmaz, 150 hanelik Suçeken Köyü’nün nehir kıyısının iki kilometre uzağında kurulduğunu ve bu mesafeden köyün tamamının su altında kalmasını beklemediklerini söylüyor.
Yılmaz, komşularına ait iki katlı bir evi gösteriyor. ikinci katına kadar suyun yükseldiği evin bahçesinde dut ve incir ağaçları arasında bir anne ördek yavruları ile yüzüyor.
Genç adam bizi daha sonra kendi elleriyle yapmış oldukları bahçenin olduğu yere götürüyor. Bahçeden geriye suya gömülen birkaç ağacın dalları kalmış.
Yılmaz, “Rahmetli babam ile birlikte bu bahçeyi yaptık, çok büyük emekler verdik ama anılarımızla beraber burası da sular altında kaldı” diyor.
Babasıyla beraber köydeki yaklaşık yetmiş mezarın da karşı tepeye kurulan yeni mezarlık alana nakledildiğini ekliyor.
Peşimizde dolaşan başıboş kedilerin sahiplerinin köyü terk etmek zorunda kaldığını belirten genç adam bağ ve bahçelerin içinde barınan kuş, kedi, köpek yavrularının da su altında kaldığını kaydediyor. Kimilerini kendi imkanlarıyla kurtarmışlar ama “Hepsi o kadar şanslı değildi” diyor.
Yılmaz, görevlilerin bu bölgede suyun iki metre daha yükseleceğini söylediklerini aktarıyor ve suyun evlerine kadar yükselmesinden kaygı duyduğunu dile getiriyor. Köylüler için yolun soluna yapılan yeni evlerinin inşaatı ise kısa zamanda biteceğe benzemiyor.
‘Hasankeyf bu sonu hak etmiyordu’
Aynı köyden Burhan Ayiş’in evi, manzaraya nazı bir tepede yer alıyor. O da Hasankeyf ve köylerinin su altında kalmasından dolayı üzgün olduğunu “Hasankeyf’e sahip çıkamadık, bu duruma engel olamadık maalesef, sonuçta başımıza bunlar geldi” sözleriyle ifade ediyor.
Ayiş, 1980’lere kadar su kıyısındaki mağaralarda yaşadıklarını belirtiyor.
“Sadece bu köyde 200 mağara vardı. Zamanında Cevdet Sunay’ın emriyle buradaki köylüler için evler yaptırıldı. Mağarada yaşıyorduk ama emin olun şu an Hasankeyf’e yapılan evlerden daha sağlam, huzurlu ve sağlıklıydı” diyor.
Burhan Ayiş, Hasankeyf’in sahipsizlikten dolayı sulara gömüldüğüne inanıyor:
“Eğer Hasankeyf, Kapadokya’da olsaydı, sonuç böyle olur muydu, hiç sanmıyorum. Buranın tarihini kendi tarihleri gibi görmüyorlar bu yüzden değer vermediler. Oysa Hasankeyf sadece Kürtlere değil, 12 bin yıl boyunca birçok medeniyete merkez oldu, başkent oldu. Hasankeyf bu sonu hak etmiyordu.”
Bir sonraki köyde naylon çadırı kurmuş, yemeğini ateşte pişiren Songül ile karşılaşıyoruz. Eşi ve çocuklarıyla sekiz nüfusu olan Songül, yirmi yıldır hayvancılıkla geçindiklerini, hep bu köyde olduklarını söylüyor.
“Köyde tapumuz olmadığı için su altında kalan evlerimizden de hak iddia edemedik. Elektrik yok, su yok ve üç aydır çok zor koşullarda yaşıyoruz” diyor.
33 bin nüfusu olan Hasankeyf ilçesinde inşaat faaliyetleri halen devam ediyor. Şehrin peyzaj ve alt yapı çalışmaları bitmemiş daha. Evlerin bulunduğu bölgedeki cadde ve sokaklar inşaat alanı görüntüsünden kurtulabilmiş değil. Görüştüğüm birçok ilçe sakini faaliyete geçen 710 konuta dair şikayetlerin giderek arttığını ifade ediyorlar.
“Evlerimizin duvarı küfleniyor, duvarlar çatlak dolu, mimari şekline diyeceğimiz yok ama malzemesi ve işçiliği çok kötü” eleştirileri yapılıyor.
Aynı şekilde eski ilçeden nakledilen birçok tarihi eserin çevre düzenlemesi ve inşaatı sürüyor. Küçük Saray Kapısı da son nakledilen eserler arasında yerini almış durumda.
Kale Kapısı’nın olduğu yerin aşağısına teknelerin bağlandığı bir iskele yapılmış. Buradan tarihi kalenin olduğu bölgeye doğru tekne turları düzenlenecekmiş. Turist rehberlerinin dört gözle açılmasını beklediği tekne seferleri ise koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında jandarma tarafından yasaklanmış durumda.
Ticaret merkezinde tek tük dükkanlar açılmış, dükkan sahipleri yeni ziyaretçileri bekliyor. Konuştuğumuz esnaflar yeni Hasankeyf’e alışamadıklarını söyleyerek eski ilçeye olan özlemlerini dile getiriyorlar.
İş hanında yeni bir kafe açma hazırlığında olan İdris İridil, uzun bir süre turist rehberliği yapmış. O yeni ilçenin turistler için cazip olmadığı görüşünde.
“Gelenler bile yeni halini merak ettikleri için gelip bir iki foto çekip gider ve bir daha gelmez” diyor.
İridil, eski Hasankeyf’i özlediğini, yeni yerleşim yerinde kendisini gurbetteymiş gibi hissettiğini aktarıyor.
Mehmet Memiş ise suyun yavaş yavaş yükselerek ilçeyi yutmasını gözyaşları içinde izlediğini anlatıyor. O da yeni yerde yaşama alışamayanlardan ve her gün sanki eski Hasankeyf’e gidecekmiş hissi ile dolduğunu ifade ediyor.
İş merkezinde tek tük dükkan açık. Turistik eşyalar yapıp satan Abdürrahim’in dükkanında hüzünlü bir müzik yükseliyor.
Atölyesinin penceresi Hasankeyf Kalesi’nin olduğu noktaya bakıyor. Genç adam bize eski dükkanının, şu an sular altında olan çarşının sonunda, Kale’ye yakın bir noktada olduğunu anlatıyor. 20 yıllık atölyesinin olduğu yer, penceresinden görünüyor. Kameraya konuşmak istemen Abdürrahim, pencereden her baktığında çok üzüldüğünü, anlatıyor ve yirmi yıllık anılarının yok olmasını bir türlü hazmedemediğini ifade ediyor.
“Şu son manzarayı izlemek, bu noktadan kalenin olduğu bölgeyi sular altında görmek, bir sevdiğinizin ölmesini izlemek gibi zor…” diyerek sürgündeymiş duygusundan kurtulamadığını gözleri dolarak anlatıyor.
Erdoğan: Barajın Türkiye ekonomisine katkısı 2,8 milyar lira olacak
Her ay bir türbini hizmete vermek suretiyle yıl sonuna kadar Ilısu’yu tam kapasite faaliyete geçireceklerini açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, barajın maliyeti, yeniden yerleşim, tarihî ve kültürel varlıkların korunması, inşaatı ve diğer harcamalarıyla birlikte toplamda 18 milyar lirayı bulduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı, barajın Türkiye ekonomisine katkısının 2,8 milyar lira olmasını beklediklerini söyledi ve en büyük faydayı Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak’taki vatandaşların göreceğini kaydetti.
Erdoğan, barajın inşası konusunda Hasankeyf’in “çok istismar edildiğini” ifade etti ve tüm tarihi ve kültürel varlıklar özenle korunması için yapılan çalışmalarda 200 milyon liralık bir kaynak kullanıldığını söyledi.
Daha önceki Hasankeyf ziyaretlerimizde, yeni ilçede devam edecek yaşam ve ekonomik faaliyetler için umutlu olduğunu söyleyen ilçe sakinleri, eski yaşam alanlarının sular altında kalmasında sonra iyimser havayı kaybetmiş görünüyorlar.
Birçok tarihi eserin taşınmış olmasının önemli olduğunu söyleyen sakinler, buna rağmen yeni ilçeye alışamadıklarını ve yabancılık duygusundan kurtulamadıklarını ifade ediyorlar.
Koronavirüs salgını ile ekonomik faaliyetlerin büyük oranda durduğu ilçede, çarşı esnafı ve genç turist rehberleri, dört gözle turistlerin gelmesini bekliyorlar.
Tekne turları ise ilçenin yeni ekonomik damarı olacak görünüyor ve birçok kişi umudunu bu turlara bağlamış durumda. Buna karşılık görüştüğüm birçok ile sakini, turist ziyaretlerinin sürekli olmayacağı kaygısını yaşıyor.
Hasankeyf’in ne hale geldiğini merak ettikleri için insanların geleceğini ama bunun sürekli olmayacağı kanaatinde olanlar çoğunlukta.