Bozulmamış tarihi dokusuyla günümüze kadar gelen nadide yerleşim yerlerinden biri olan Trilye aynı zamanda Zeytinbağı olarak da biliniyor. Tarihine baktığımızda Mysialılar, Traklar, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar tarafından yönetilen bu yerleşim yeri, geçimini zeytincilikten sağladığı için 1963’te adı ‘Zeytinbağı’ olarak değiştirilmiş. Ancak 2011’den beri yine Trilye adı kullanılmaya başlanmış. Trilye’nin adıyla ilgili üç rivayet var. Biri buraya sürgün edilen üç papazdan geliyor; tri-ilya (üç ve papaz kelimeleri). Bir başka rivayet, adını ‘barbun balığı’ anlamına gelen trigla’dan aldığı. En sonuncusu da Cenevizliler zamanında üç köyün sürekli korsan saldırılarına uğradıkları için Trilye’de toplandıkları ve Yunancada üç anlamına gelen ‘tri’den türetilerek bugünkü ismin verildiği.
Gelelim eski bir Rum köyü olan Trilye’yi keşfe… Asırlık çınar ağacı ve çevresindeki kahvelerle beraber otantik bir doku karşılıyor sizi köye girdiğinizde. Sahile doğru cumbalı evlerin arasından ilerlerken sağlı sollu zeytin dükkânları ve rengârenk otantik çarşının içinden geçiyorsunuz. Sahile vardığınızda zeytinden sabuna her türlü el yapımı ürünün satıldığı köylü pazarı, yat limanı, restoranlar, çay bahçeleri ve kayalıklar arasında kumsalı kucaklayan küçücük bir koyda buluyorsunuz kendinizi.
Bu arada köylü pazarından geçerken Trilye’ye özel küçük çekirdekli zeytinlerin ve ev yapımı ekmekle birlikte ikram edilen zeytinyağlarının tadına bakmayı ihmal etmeyin. Bu bölgenin sıcakkanlı insanları, evlerine misafir gelmiş gibi karşılıyor herkesi. Antikçağlardan kalan büyüleyici atmosferini hâlâ koruyor olmasından mı kaynaklanıyor bilemiyorum ama küçücük bir koyun içinde zaman tünelinden geçmiş gibi hayatın yavaşladığını hissediyorsunuz.
Tarihin büyüsünden sıyrılıp biraz serinlemek isterseniz de denize girmek için iki seçeneğiniz var; ister hemen çay bahçelerinin yanındaki kumsaldan, ister yat limanının oradaki iskeleden pırıl pırıl Trilye sularına bırakabilirsiniz kendinizi. Trilye küçük bir yerleşim yeri olsa da turistik gezi açısından çok zengin. Tepedeki tarihi Çamlı Kahve, tarihi Trilye evleri, tarihi bir Rum okulu olan Taş Mektep, zeytinyağı fabrikaları, Kemerli Kilise, Fatih Camisi, yat limanı, Trilye Köylü Pazarı, Dündar Evi görülmesi gereken yerler olarak sayılabilir.
Taş işlemeleri görülmeli
Dündar Evi
Eski ismi Hagios Ioannes Rum Kilisesi (Yuannes Kilisesi) iken şimdi Dündar Evi olarak bilinen taş yapı Rumların bölgeyi terk etmesinin ardından özel mülkiyete geçmiş. 19. yüzyıldan kalma bir yapı olan Dündar Evi’nin girişinde kemerli bir taş kapı dikkat çekiyor. Taştan oyma işlemeler ve motiflerde Bizans mimarisinin izlerini görmek mümkün.
Duvarlarına resim yapılan ilk kilise
Kemerli Kilise
1676’da gezgin Dr. John Covel tarafından hazırlanan elyazması bir belgede, kilisenin Panagia Pantobasilissa’ya (Bakire Meryem) adandığı ve sütunlarının Mısır’ın İskenderiye şehrinden getirtildiği belirtiliyor ve 13’üncü yüzyıl sonunda yapıldığı kabul ediliyor. Dünyada duvarlarına resim yapılan ilk kilise olarak bilinen Kemerli Kilise, Trigleia Manastırı Kilisesi olarak da adlandırılıyor. Fener Rum Patrikhanesi Kemerli Kilise’yi satın alıp restorasyonuna başladı.
Dönüşüm başladı
Taş Mektep
Köydeki en etkileyici yapılardan biri 1909’da Hristo Thomas’ın yaptırdığı ‘Taş Mektep’. Papaz okulu olarak yapılan, 1924’te yetim çocukların okudukları ‘Darel Eytam Okulu’na dönüştürülen bina, sonraları ilkokul binası olarak değerlendirilmiş. Uzun yıllardır harap bir halde duran bu görkemli yapı, sonunda hak ettiği değeri yeniden kazanıyor. Bu yıl Mudanya Belediyesi, Tarihi Kentler Birliği tarafından ödüle layık görülen Taş Mektep’in restorasyonuna başlamış. Yapılacak sınıflarda atölyeler oluşturulacak, bir kısmı müze olacak, bölgenin tarihini anlatan bir çalışmanın yanı sıra bir de kütüphane kurulacak. Bölgeye özgü, Girit mutfağını yansıtan ürünler sunulacak.
Manzaranın tadını çıkarın
Çamlı Kahve
Tarih boyunca şarabı ve zeytiniyle ünlü olan Trilye, kültür varlıkları açısından da oldukça zengin. Beldede 150-200 yıllık geleneksel evler, Rumlardan kalan üç manastır, yedi kilise, 19 yağhane, iki hamam, üç ayazma ve Ortodoks Rum mezarlığı var. Daracık sokaklardan yamaçlara doğru yürürken tarihe yakından tanıklık ediyorsunuz zaten. Yamacın tepe noktasına geldiğinizde, bir vadinin iki yakasında kurulmuş bu tarihi yerleşimi yukarıdan izlemeden dönmek olmaz. Falezlerin tepesinde tüm manzaraya hâkim Trilye’nin meşhur Çamlı Kahve’sinde, asırlık çınarların altında çayınızı yudumlarken manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
Sıvaların altında hazine gizli
Fatih Camisi
610’da inşa edilen Hagios Stephanos Kilisesi’nin
Bizans stili sütun başlıkları üzerinde 19 metrelik bir kubbesi var. Kapısında Hicri 968, Miladi 1560 yazan kilise, sonradan Fatih Camisi olarak kullanılmış. ‘Kare içinde haç’ tipi kiliselerin en eski örneklerinden biri olan yapının sıvalarının altında o çağa ait önemli mozaikler olduğu söyleniyor. Trilye’nin Türklerin eline geçmesiyle, minare ve mihrap eklenerek camiye dönüştürülmüş. Günümüzde her ne kadar cami olarak kullanılsa da kilisenin genel yapısı korunmuş.