Raporda, “Yıkıma uğrayan ve ağır hasar alan binaların genellikle 8 kat mertebesinde olduğu gözlenmiştir. Değerlendirilen bölgedeki kısmi ve tamamen yıkılan binaların sayısı 12’dir. Bu 12 binanın tamamının ruhsat tarihinin 1999 öncesi olduğu tespit edilmiştir” denildi.
YAPISAL SİSTEME MÜDAHALE
Yapılan mülakatlarda ise, yapılardan önemli bir kısmının kooperatif olarak yapılan ve yapımı uzun yıllar süren binalar olduğu bilgisi alındığı ve ruhsat bilgilerinde de yapı ruhsatı ve yapı kullanma tarihleri arasındaki uzun süre olması dikkat çektiği ifade edildi. Raporda, yıkılan yapıların birçoğunun zemin katlarının dükkân ya da otopark amaçlı olarak kullanılan alanlar olduğu belirtildi.
Bazı yapılarda zemin katlarda yatay rijitliğin üst katlara göre zayıf olmasının sonucu olarak yumuşak kat temelli göçme mekanizmaları oluştuğu ve alt katlarda kolon kiriş bağlantılarının koptuğu görüldüğü ifade edilerek, bina sakinleriyle yapılan bazı mülakatlarda dükkânlarda yapısal sisteme müdahale edildiği raporda belirtildi.
Raporda ayrıca, “Kalın alüvyonel tabakalar(Bayraklı özeli 260 m.) özelinde basen(ova) etkisi, depremin merkezi bu alanlara uzak olsa da, İzmir özelinde asıl yıkıcılığı sağlayan zemin davranışı olmuştur. 19.09.1985 tarihinde gerçekleşen Mexico City depremi bunların örneklerinden biridir. Parsel bazında düzgün etüdler dışında spesifik davranışın etkisi yerel olarak mutlaka incelenmeli ve yapı etkileşimi baştan sorgulanmalıdır. Gerekli önlemlerin alınmaması veya durumun anlaşılamaması ile Şehir merkezi içerisinde kendisini gösteren Tuzla ve İzmir faylarında oluşacak benzer veya daha büyük bir deprem, bu bölgeye bu kapsamda daha büyük zararlar verebilecektir” ifadelerine yer verildi.
“İMAR BARIŞI ADI ALTINDA RUHSATLANDIRILAN TÜM RUHSATLAR İPTAL EDİLMELİDİR”
Raporda, önümüzdeki dönemde yapılması için şu görüşlere yer verildi:
“Yer seçiminden başlayarak imar planlarının afet riskine göre hazırlanması önem arz etmektedir. İçinde yaşadığımız binaların tasarım, inşa, denetim ve bakım süreçlerinin rant amaçlı yaklaşımlarla sürdürülmesi, depremlerin yıkıcı sonuçlarla karşımıza çıkmasına neden olmaktadır. Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin, deprem hasarları ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır. Bu çerçevede; denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya derhal son verilmelidir. İmar afları yasaklanmalıdır. İmar barışı adı altında ruhsatlandırılan tüm ruhsatlar iptal edilmelidir. 2011 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya konulan ‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’ geciktirilmeden uygulamaya konulmalıdır. Başta hastaneler, okullar ve kamu binaları olmak üzere kentimizdeki tüm kaçak, imara aykırı ve deprem riski içeren yapıları tespit etmek için il genelinde bir envanter çalışması yapılmalıdır. İzmir Deprem Master Planı yenilenmelidir. Tüm paydaşlarla birlikte il genelinde öncelikli risk grubunda yer alan yapıları belirleyerek, bu yapıların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması sağlanmalıdır. Yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinde TMMOB’a bağlı meslek odalarını devre dışı bırakan uygulamalara son verilmelidir. Odaların mesleki denetim faaliyetleri üzerine konulan engeller kaldırılmalı, yerel yönetimler bu konuda üzerlerine düşenleri eksiksiz yerine getirmelidir.”
“SAĞLIKLI GÜVENLİKLİ YAPILARDA YAŞAM HAKKI EN TEMEL İNSAN HAKKI”
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise şöyle konuştu:
“Depreme hazırlıklı olmamız gerekirken, her deprem sonrasında büyük acılarla büyük maddi kayıplarla karşı karşıya geliyoruz. Deneyimlerimizden, yaşadıklarımızdan, hepimizin içerisinde bulunduğu yapıların depreme güvenlikli olup olmadığını bilmiyoruz çünkü depreme karşı hazırlıklı olmak sağlıklı güvenlikli yapılarda yaşamak ve bireysel olanaklarımızla alacağımız önlemlerle sınırlı değildir. Depremin yol açtığı hasarı zararı en aza indirgemenin yolu bilimsel teknik gerekliliklerin tüm kriterlerini harfiyen yerine getirmekle mümkündür. Deprem bir doğa olayı. Bir doğa olayını engelleyemeyiz ama gerekli önlemleri alırsak vereceği zararı vereceği hasarları yaratacağı rant kayıplarını en aza indirgeyebiliriz. Deprem ve benzeri afetlerin açacağı zararları en aza indirgemenin bir tek yolu vardır. Yer seçiminden başlayarak, içinde yaşadığımız binaların hasarların inşa ve denetim süreçlerinde kamusal denetimin mutlaka sağlanılması deprem öncesi deprem esnası ve sonrası yapılacakların planlanması ve bu planların gereklerinin harfiyen yerine getirilmesidir. Sağlıklı güvenlikli yapılarda yaşam hakkı en temel insan haklarından birisidir. Bu nedenle deprem ve benzeri afetlerin yol açacağı zararları hasarları en aza indirmek devletin asli görevlerinden birisidir. Deprem ve benzer afetleri en aza indirmek için biraz önce saydığım halkanın bir bütün olarak gerekliliklerin yerine getirilmesi gerekir. Deprem öncesi deprem esnası ve sonrası yapılacaklardan herhangi birisinde bir aksaklık olması bu tür acı sonuçların yaşanmasının temel nedenidir. Deprem ve benzeri afetlere hazırlık, bir devlet politikasının kararlı bir şekilde uygulanacak devlet politikasını zorunlu kılmaktadır.”
Gözlem raporunda imzası olanlar şöyle:
1.TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz,
2. TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata,
3. İnşaat Mühendisleri Odası yönetim kurulu başkanı Taner Yüzgeç,
4. İnşaat Mühendisleri Odası yönetim kurulu sekreter üyesi Özer Akkuş,
5. İnşaat Mühendisleri Odası yönetim kurulu üyesi Levent Darı,
6. Makina Mühendisleri Odası yönetim kurulu başkanı Yunus Yener,
7. Jeoloji Mühendisleri Odası yönetim kurulu başkanı Hüseyin Alan,
8. İçmimarlar Odası yönetim kurulu başkanı Emrah Kaymak,
9. Bilgisayar Mühendisleri Odası yönetim kurulu başkanı Ali Rıza Atasoy,
10. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası yönetim kurulu başkanı Ali İpek,
11. Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim kurulu başkanı Bülent Pala,
12. Şehir Plancıları Odası yönetim kurulu II. Başkanı Dilek Karabulut,
13. Mimarlar Odası yönetim kurulu üyesi Sinan Tütüncü,
14. Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Feramuz Aşkın.