Grant Thornton Türkiye Ortağı Ahmet Cangöz son açıklanan enflasyon oranı ile gündeme tekrar gelen “enflasyon muhasebesi” terimini Bloomberg HT’ye anlattı.
Cangöz’ün enflasyon muhasebesi hakkında anlattıkları şöyle:
4 Aralık’ta enflasyon oranının açıklanması ile bu terim gündemimize girdi. Yurtiçi ÜFE oranının yüksek çıkması yasada uyuyan bir maddeyi uyandırdı. Bu madde vergi usul kanuna göre; son 3 yılda Yurt İçi ÜFE endeksinde toplamda yüzde 100 artış olursa, içinde bulunduğumuz yılda da yüzde 10’nu aşan bir artış varsa enflasyon muhasebesi uygulanması gerekiyor.
Örnek vermek gerekirse, piyasada esnaf şikâyet ediyor. Sattığım malın yerine yenisi alana kadar fiyatı artıyor. Önceden almış olduğu malların değerleri bilançolarında düşük görünüyor. Bu onların kredibilitelerini etkiliyor ve işletmelerini yönetirken, raporlama fonksiyonunu doğru ifade edemiyor.
“Spekülatif bir ortam oluşturuyor”
Enflasyon muhasebesinin amacı bunları yeniden tarihi değerleri ile bilançolarda duran bu kıymetleri bugünün değerine endekslemek. Parasal olmayan dediğimiz stoklar, taşınmazlar sabit kıymetler gibi değerleri yüksek olan buradan daha çok değer elde ediyor avantajlı çıkıyor ama borçları yüksek olan firmalar ise buradan zararlı çıkıyor. Yani spekülatif bir ortam doğuyor.
“Üstünden 17 yıl geçti”
En son 2003-2004 yıllarında uygulanmıştı. 17 yıl geçti üzerinden o yıllarda bu iş çok karışık diye emekliye ayrılan arkadaşlar bile vardı. İnsanların bunu yeni baştan öğrenmesi gerekiyor.
2021 yılında enflasyon muhasebesi yapmak için 2020 yılının da yeniden değerleme yapmak yani endekslemek lazım çünkü yılın başını temsil edecek. Yani 2 tane enflasyon değerlemesi yapmak gerekecek bu da piyasada büyük bir külfet yaratacak.
“Bundan kaçabilir miyiz?” diye sorular geliyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verilen bir yetki var. Bakanlık belli sektörlerle sınırlayabilir. Yüksek çıtalar belirleyerek KOBİ’leri eziyetten koruyabilir. Bakanlığı yetkisini kullanırsa, sektörel ayrım yapabilir.