Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmiş ekonomilere bakıldığında holdinglerin büyüme stratejisinin belli bir alana odaklanarak büyüme yerine çok daha dağınık bir yapı içinde olduğu görülüyor.
Bir şirket yapısının uzun vadede başarılı olması için; ARGE, inovasyon, iyi bir İK yönetimi, katma değer yaratmaya önem verme; odaklanma, istikrar, tüketici davranışlarını iyi takip ederek doğru analizler yapabilme ve sürdürülebilir finansal yönetim gibi pek çok yetkinliğin bir arada bulunması gerekiyor. Büyümenin temelini oluşturan bu kriterler, şirketlerin uzun vadeli büyümelerinin temeli oluşturan atacakları sonraki adımlara dayanak olması anlamında en değerli yetkinliklerdir.
Ülkemizde holding büyüme stratejilerinin uzun vadeli olmak yerine mevcut konjonktürlerin getirdiği fırsatlardan maksimum düzeyde faydalanma üzerine inşa edilmiş durumda olduğunu belirten Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, “1992 yılından bu yana proje ve yatırım finansmanı ile ilgili çalışmalar yapan bir kişi olarak Yap İşlet Devret enerji yatırımları, tekstil, perakende zincirleri, AVM, otel, farklı sektörlerde PPP (Kamu Özel Ortaklığı) projeleri ve son dönemde de yenilenebilir enerji yatırımları ile devam eden bir trendi gözlemleme imkânım oldu. Gelişmekte olan ekonomilerde ülkenin gelişim potansiyeline paralel yeni fırsatların görece çok daha fazla olması holdinglerin yatırımlarındaki bu dağınık yapının önemli nedenlerinden biri durumunda” dedi.
Doğru Süreç Yönetimi ve Deneyim Önemli
Girişimcilerin karşılarına çıkan fırsatlardan faydalanmak istemesinin doğal bir durum olduğuna değinen Fatih Kuran, konuyla ilgili şunları söyledi: “Tespitlerim yapılan hataların daha ziyade süreç yönetimi ile ilgili olduğu yönünde. Ürün çeşitlendirmek isteyip kendilerine yeni bir alana girmek durumunda kalan şirketler bu süreci layıkıyla yönetemiyorlar. Bunun sonucu olarak da dağılıyorlar. Çok sevdiğim ‘Çıraklığını yapmadığınız işin ustası olamazsınız’ sözünde çok güzel ifade edildiği gibi mevcut bilgi ve deneyimleri yeni iş alanında yeterli olmayan şirketler özellikle işletme ve gelir yaratma konularında sınıfta kalmaktalar. Sektörlerindeki geçmiş deneyimleri ve başarılarının kendilerine sağlamış olduğu, çoğu zaman içi dolu olmayan, öz güvenle her işin altından tek başıma kalkarım inancı çoğu zaman başarı yerine başarısızlık getirmektedir. Konfor alanlarını teşkil eden ve başarılı oldukları alanın dışında yatırım yapacak olan şirketlerin mutlaka bu yeni alanda hangi ilave deneyim ve yetkinliklerin gerekli olduğunu çok iyi etüd etmesi gerekir. Belli boşlukların, belirsizliklerin ve bunlara bağlı ihtiyaçların olması neredeyse kaçınılmaz bir durumdur. Bu ihtiyaçlar bünyeye yeni uzmanların katılması ve/veya danışmanlık alınmak sureti ile giderilmelidir.”