Doğal afetler hiç şüphesiz kaçınılmazdır. Ancak bilim insanları, elde bulunan teknolojiler ile en azından bu tür afetleri önceden bildirecek sistemler üzerine çalışıyor. Uzun yıllardır üzerine çalışmalar yapılan deneyler sonucunda, pek çok sistem geliştirildi. Ancak uzmanlar, buna alternatif yöntemler aramaya halen devam ediyor.
Bildiğiniz üzere daha önce, Avrupa’nın en aktif yanardağı Etna’da bir çalışma yapıldı. Bu çalışmada yanardağın hareketlerini incelemek üzere her yer fiber internet kablolarıyla çevrilmişti. Şimdi ise benzer bir durum deniz altında gerçekleşti. Bu kez de araştırmacılar, deniz altına fiber kablolar yerleştirdi.
Fiber kablolar, daha uygun maliyetli
Deprem ve tsunami gibi afetleri önceden tespit etmek üzere deniz altına yerleştirilen kabloların, sensör görevi görebileceği ve olası durumu önceden bildireceği belirtildi. Uzmanlar bu çalışma ile, afetleri tespit etmenin yanı sıra okyanus akıntılarının yarattığı değişikliği de anlamayı hedefliyor.
Araştırma, Birleşik Krallık Ulusal Fizik Laboratuvarı (NPL) ve ortakları tarafından yürütülüyor. Uzmanlar, geliştirdiği yöntemleri Kanada ve İngiltere’deki fiber optik kablolarla denedi. Söz konusu teknik, hem maliyet açısından kalıcı su altı deprem sensörlerinden uygun hem de yeni ekipmanlara duyulan ihtiyacı ortadan kaldırıyor.
Okyanus ve deniz tabanlarında 430’dan fazla fiber optik hat bulunuyor
Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan uzmanlardan Dr. Giuseppe Marra, “Dünya yüzeyinin yüzde 70’i suyla kaplı olsa da bütün sismik istasyonlar karada. Su altına kalıcı bir sensör yerleştirmek ise son derece zor” ifadelerini kullandı. Okyanus ve deniz tabanlarında 430’dan fazla fiber optik hat olduğu ve bunların toplam uzunluğunun 1,3 milyon kilometreyi aştığı söyleniyor.
Science dergisinde yayınlanan araştırmada bilim insanları, fiber optik kablolardan geçen ışığın titreşim, basınç değişimi ve ısı gibi faktörler nedeniyle çok az değişim gösterebildiğini ve bunun da aşırı hassas enstrümanlarla tespit edilebileceğini kaydetti.
Yine çalışma üzerine açıklamalarda bulunan Dr. Mara ise, kullandıkları 5 bin 860 kilometrelik bir kabloyla ilgili; “Bu tekniği deniz tabanındaki tüm kablolara uygularsak, bunları de bir detektör zincirine dönüştürebiliriz” dedi. Ayrıca açıklamalarını, “Bunlarla depremleri, akıntıları ve daha fazlasını gözlemleyebiliriz. Sismik ağımızı karadan deniz tabanına genişletmek, dünyanın iç yapısı ve dinamik hareketlerini daha iyi anlamamızı sağlayacak.” sözleriyle tamamladı.