Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, ‘8 Kasım Dünya Şehircilik Günü’ dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Küreselleşme, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme yaşamımızın her alanına damgasını vuruyor. Teknolojinin olanaklarından faydalanarak, geleceğin yaşam kalitesi yüksek, güvenli, sürdürülebilir, ekonomik potansiyelini kullanabilen şehirlerini oluşturmalıyız. Ülkemizin deprem riski göz önünde bulundurulduğunda binalarımızı güçlü ve güvenli hale dönüştürmek önceliğimiz olmalı” dedi.
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, gelecek nesiller için enerji verimli, çevre dostu, depreme dayanıklı güvenli yapılar ve kendi ekonomik potansiyelini tam anlamıyla kullanabilen, teknolojik verilerle şekillendirilmiş şehirler oluşturmanın ancak uzun vadeli planlama ile mümkün olabileceğini vurguladı. Tayfun Küçükoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Geçen hafta Türkiye İMSAD olarak, inşaat sektörünün en önemli etkinliklerinden biri olarak kabul edilen 10. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nde buluştuk. “Sürdürülebilir Gelecek” konulu toplantımızın ana başlıklarından birini de geleceğin şehirleri oluşturdu. Uzman konuklarımız, geleceğin şehirlerinin, iklim değişikliğine, eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadelede öncülük edecek potansiyele sahip olduklarına ve küresel ekonominin itici gücü olacağına işaret ettiler. Gelecekte, dönüşümünü tamamlamış bu Süper Şehirler’in şekillendirdiği bir dünya var. Ülkemizi, şehirlerimizi teknolojik analizler yaparak, şehirler arasında ulaşım bağlantılarını güçlendirerek ve en önemlisi doğayı anlayıp buna uygun alt yapıyı oluşturarak inşa etmeli, geleceğe hazırlamalıyız. Küreselleşme, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme yaşamımızın her alanına damgasını vuruyor. Teknolojinin olanaklarından faydalanarak, geleceğin yaşam kalitesi yüksek, güvenli, sürdürülebilir, ekonomik potansiyelini kullanabilen şehirlerini oluşturmalıyız.”
“İlk önceliğimiz depreme dayanıklı yapıları artırmak olmalı”
Ülkemizin deprem riskini hatırlatan Tayfun Küçükoğlu, “Öncelikle, riski depremin değil güvensiz yapıların oluşturduğu bilinciyle hareket etmeli, şehirlerimizi bu gerçeklik çerçevesinde kurgulamalıyız. Tüm şehirlerimizde depreme dayanıklı, enerji verimli yapıların sayısını artırmak için sürdürülebilir binalara odaklanmalıyız. Deprem güvenliğini geliştirme bilincimizi artırıp kaynaklarımızın kullanım önceliğinin deprem güvenliğine aktarılmasını sağlarsak, güvenli yapılara geçme motivasyonu da artacaktır. Depreme hazırlık, şu an şehirlerimiz için atacağımız öncelikli adım olmalı” dedi.
“Kaynakların yönetimi” kritik öneme sahip
Birleşmiş Milletler’in 2050 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 66’sının şehirlerde yaşayacağı öngörüsünü vurgulayan Tayfun Küçükoğlu, “2050 yılında şehir merkezlerinin fazladan 2,5 milyar insan barındıracağını göz önünde bulundurduğumuzda şehirlerin ve yaşadığımız mekânların yeniden planlanmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Nüfus artışı beraberinde altyapı, güvenlik, sağlık, atık ve konut açığı gibi yeni sorunları getiriyor. Tam da bu noktada akıllı şehirlerin ne denli önem kazandığını daha fazla idrak ediyoruz” dedi.
Geleceğin şehirlerinde en önemli konunun “kaynakların yönetimi” olduğuna dikkat çeken Tayfun Küçükoğlu, “Küresel iklim krizi enerji kaynaklarımızın sürdürülebilir olması için şehirlerimizde verimliliği zorunlu kılıyor. Tüm dünyada ciddi bir şekilde artan maliyetler hem üreticiyi hem de tüketiciyi bu konuda daha duyarlı hale getiriyor. Yaşadığımız binalarda enerji tüketimini azaltarak gelecek nesillere daha sağlıklı, yaşam kalitesi daha yüksek şehirler bırakmak adına enerjiyi verimli kullanmak zorundayız. Hem günümüzün hem de geleceğin şehirlerinde enerji verimliliği, su verimliliği, atık verimliliği, zaman verimliliği en kritik konular arasında yer alıyor” dedi.
Teknoloji ve Ar-Ge çalışmaları ile bu alanlarda inovatif çözümlerin mümkün olduğunu söyleyen Tayfun Küçükoğlu, “Bugün endüstriyel atıklardan inşaat malzemeleri üretilebiliyor. Farklı sektörlerin Ar-Ge’leri ile bir araya gelerek yapılacak inovasyon çalışmalarında etkili sonuçlar ortaya çıkması mümkün. Akıllı kentler ve çevre dostu binalara eğilimin hız kazandığı bu süreçte inşaat malzemesi sanayicileri olarak sorumluluğumuzun daha da arttığının bilincindeyiz. En başta ülkemizdeki sürdürülebilir malzeme ihtiyacının karşılanması için inovatif ürünler geliştirmeye devam ederek daha sağlıklı, daha işlevsel ve doğayla dost şehirlerin inşası için çalışacağız. Akıllı şehir yaklaşımı çerçevesinde daha iyi yaşam alanları oluşturmak, ülkemize ve ekonomimize değer katmak için esas olan konunun kaynakları yönetmek olduğunun bilinciyle görev ve sorumluluk almaya hazırız” ifadelerini kullandı.