Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’nda (COP27) Türkiye’nin ‘ulusal katkı beyanı’ ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından açıklanan karbonsuzlaşma yol haritasında öngörülen hedefler ‘gerçekleşmesi imkansız bir senaryo’ olarak bulundu.
Bilim insanları ve enerji uzmanların göre Çevre Bakanlığı’nın COP 27’de açıkladığı emisyon hedefine Türkiye ancak 2070’te ulaşacak. 2030 ve 2038’e ilişkin emisyon hedefinin yüksek tutulması nedeniyle sanayiciler emisyon azaltımı için hiçbir ‘hedef baskısı’ hissetmeyecek. Kurulacak karbon piyasası da işlevsiz kalacak. Hazırlıkları süren İklim Kanunu da Türkiye’nin karbonsuzlaşmasına yönelik çabalara katkıda bulunamayacak.
Sabancı Üniversitesi SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’nin düzenlediği bir etkinlikte bir araya gelen Shura Direktörü Alkım Bağ Güllü, Mercator-İPM Araştırmacısı Prof. Dr. Ebru Voyvoda, COBENEFITS Projesi Kıdemli Proje Danışmanı Dursun Baş, İstanbul Politikalar Merkezi’nde Kıdemli Uzman ve İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin bir yandan COP 27’den izlenimlerini paylaştı, bir yandan da Çevre Bakanlığı tarafından açıklanan ‘Ulusal Katkı Beyanı’nda yer alan emisyon azaltımı senaryosunu değerlendirdi. COP 27’de alınan kararları yorumlayan konuşmacılar fosil yakıtlardan çıkış, 100 milyar dolarlık zarar finansmanı fonu, emisyon azaltımına ilişkin olarak Kuzey ve Güney ülkelerinin pozisyonları, ülkelerin bu süreçte tavırlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundular.
2053 net sıfır emisyon hedefi ile 7 sektörde emisyon azaltımını içeren Türkiye’nin yeni Ulusal Katkı Beyanını değerlendiren konuşmacılar bu kapsamda 2030 yılı için yüzde 21 olarak açıklanan artıştan azaltım hedefinin yüzde 41’e çıkarılmasını böylelikle 2030 yılı için yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı öngörmesini, 2038’de emisyonda pik noktaya ulaşarak 2053’te sıfıra inilmesi sürecini satırbaşlarıyla şöyle değerlendirdiler:
Gerçekleşmesi imkansız senaryo
● Türkiye’nin emisyon azaltımına ilişkin referans senaryosu değiştirilmedi. Bir öncekinde olduğu gibi 2030’da 1 milyar 175 milyon tona çıkacağımız öngörülüyor.Türkiye’nin resmi azaltım senaryosuna göre 2030’a kadar burada yüzde 41 azaltım yapacağız. Ardından 2038’de emisyonda pik yapacak, bu tarihten sonra da her yıl yüzde 13,6 azaltım yaparak 2053’te sıfıra ineceğiz. Bu da aşağı yukarı 800 milyon tona denk geliyor.
● Senaryoda Türkiye’nin emisyonda 2030’da 693 milyon tona çıkacağı öngörülüyor. Bu da 2010 emisyonlarının yüzde 32-33 üzerinde. Bu senaryoya göre bir yandan indirim miktarı yükseltilirken emisyonda da yüzde 32-33 artış yapılacağı anlamına geliyor.
Verilen hedef emisyona ancak 2070’te ulaşırız
● Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi imkansız. SHURA olarak hazırladığımız bir araştırmaya göre Türkiye 1 milyar 175 milyon tonluk emisyon miktarına ancak 2070’te ulaşabiliyor. Bu miktara 2030’da ulaşılacakmış gibi bir bir senaryo yapmak gerçekçi değil. Üstelik buradan yüzde 41 düşüş yapıldığı zaman bizim referans senaryoda çıkmasını beklediğimiz emisyon miktarından da 40 milyon ton yüksek çıkıyor. Sonuç olarak Türkiye çıkacaksa ancak 693 milyon tona çıkar. Bu durumda referans senaryo oldukça iyi hazırlanmış ancak ‘azaltım senaryosu’ olarak verilmiş.
Hedef konmamış anlamına geliyor
Bu senaryo sanayi için, sektörler için fiilen emisyon azaltımı hedefi konmaması anlamına geliyor. Bu durumda sektörler açısından da herhangi bir hedef kalmamış oluyor. Böylesine bir hedef olduğunda ne şirketler, ne kurumlar harekete geçebilir. Çünkü bu hedef “Bugün ne yapıyorsanız, onu sürdürün” anlamına geliyor. Oysa bir hedef verildiği zaman ülke olarak, sektörler olarak, “Bu hedefe uymadığımız takdirde zarar görürüz.” zorlaması olması ve bu hedefe uymak için çaba gösterilmesi lazım.
● Üstelik bu kömürü artıran bir senaryo. 2030’da 693 milyon tonluk emisyon hedefinde bile kömür kullanımı artıyor. Kömürü artıran bir senaryoda Türkiye’de herhangi bir dönüşüm yapılamaz.
● Öte yandan özel sektörün bu süreçte daha ileride olduğunu görüyoruz. Sanayi kuruluşları emisyonlarını azatlım programları yapıyorlar. Regülatif irade ortada yoksa tersinin talep edilmesi ve istenmesi gerekiyor. Aksi halde iklim müzakerelerinin de anlamı kalmaz. Zaten Trump zamanındaki ABD görüşü de böyleydi. Müzakerelere gerek yok ülkeler emisyon azaltımını kendi kendilerine yapacaklar.
İklim Kanunu da ölü doğacak
● Bu senaryo İklim Kanunu’nu da fonksiyonsuz bırakacak. Çünkü İklim Kanunu bu senaryo ile paralellik taşıyor. Kanun’un yarısı Karbon Ticaret Sistemi’nin nasıl çalışacağını düzenliyor.Bu durumda Karbon Ticaret Sistemi de boşa çıktı.Böyle bir yol haritası ile hangi, ne kota koyacaksınız? Karbonu nasıl fiyatlayacaksınız? Sıfır fiyatlı bir karbon piyasamızın olacağı çok net.
Türkiye, 2015’te sunduğu Ulusal Katkı Beyanı çerçevesinde 2030’a kadar hiç önlem alınmazsa emisyonların 1 milyar 175 milyon tona çıkacağını, verilen beyanla bu miktarın 929 milyon ton seviyesinde tutulacağını söylemişti. Türkiye yeni Ulusal Katkı Beyanı ile 2030 yılına kadar emisyonları 725 milyon ton civarında tutmayı amaçladığını dile getirmiş oldu.
Bakan Kurum COP 27’de ne demişti?
“Ülkemizin 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri ile iklim değişikliğiyle mücadelemizde yeni bir dönemi başlatmış bulunuyoruz. Bu önemli çalışmalarımızın neticesinde iki önemli kararımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi; iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir referans olacak, Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanını, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla tüm kurumlarımız ve özel sektörle istişare ederek, bilimsel bir yaklaşımla hazırladık. Ekonomi genelinde, 7 emisyon azatlım sektörünü ve uyum bileşenini içeren belgemizi, bir öncekinden daha iddialı hedeflerle, ülkemizin yeşil dönüşümünü gerçekleştirecek 2053 net sıfır hedefimize uygun olarak güncelledik. Bu kapsamda, Türkiye olarak 2030 yılı için yüzde 21 olarak açıkladığımız artıştan azaltım hedefimizi yüzde 41’e yükseltiyoruz. Böylece, ülke olarak, 2030 yılı için, yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı yapmış olacağız. İkinci olarak, en geç 2038 yılında emisyonlarımızı tepe noktasına ulaştıracak ve net sıfır hedefimize güçlü politikalarımızla ilerlemeye devam edeceğiz.”
Shura hakkında…
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi yenilikçi bir enerji dönüşümü platformu olarak, enerji sektörünün karbonsuzlaşmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. SHURA, Türkiye’deki enerji sektörünün politik, teknolojik ve ekonomik yönleri üzerine yapılan çalışmaların tartışıldığı, sürdürülebilir ve geniş kabul görmüş ortak bir zemine olan ihtiyacı karşılamak için kurulmuştur. SHURA’nın misyonu gerçeklere dayalı analizler ve en güncel veriler ışığında, Türkiye’nin düşük karbonlu bir enerji sistemine geçişi hakkındaki tartışmaları desteklemektir. Farklı paydaşların bakış açılarını dikkate alan merkez, bu geçişin ekonomik potansiyeli, teknik fizibilitesi ve ilgili politika araçlarına yönelik bir anlayış oluşturulmasına katkı sunmaktadır. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, European Climate Foundation (ECF), Agora Energiewende ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ortaklığında kurulmuştur.