Deprem; bütçemizi, psikolojimizi, gündelik ve sosyal hayatımızı etkileyen çok boyutlu bir mesele. Onunla baş etmeyi öğrenmek de yine çok aşamalı bir bakış açısı gerektiriyor. Dosyamıza bina ve zemin güvenliğiyle başlayıp arka sayfalarda uzmanların bizzat uyguladığı önlemler, Japonya gibi diğer deprem ülkelerinde hayat, üzerimizde yarattığı psikolojik baskı ve deprem sosyolojisiyle devam ediyoruz.
İlk bölümümüzdeki bu haritadan yaşadığınız bölgeyi bulup, zemin yapısının özelliklerini öğrenebilirsiniz
İstanbul Formasyonu büyük oranda Silivri ve Çatalca’nın sahil kesimi, Terkos Gölü, Arnavutköy, Büyükçekmece, Esenyurt, Beylikdüzü, Başakşehir, Bağcılar’ı kapsıyor.
Çekmece Formasyonu, Büyükçekmece, Esenyurt, Beylikdüzü, Avcılar, Küçükçekmece, Bakırköy, Bağcılar, Bahçelievler, Güngören, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Esenler, Gaziosmanpaşa ve Fatih civarında gözleniyor. İstanbul’un en riskli bölgeleri buralar.
Fay güneyden geçtiği için bir yer depreme ne kadar uzaksa o kadar az etkilenir. Eğer zemin de sağlamsa daha da az etkilenir. Eğer bina da sağlamsa hiç etkilenmez. Ama bu cümleden depremde “Buralarda asla yıkım olmaz” anlamı çıkmamalı.
Böyle bir sınıflama yapmak doğru değil. Her ilçede iyi zeminler olduğu gibi kötü zeminler de var. İstanbul, büyük ölçüde ‘paleozoyik’ ve ‘mesozoyik’ yaşlı kayaları üzerinde yer alıyor. Yani zemini çok sağlam. Ciddi bir çalışmayla şehri kısa süre içinde 7 büyüklüğündeki bir depremden zarar görmeyecek hale getirmek mümkün. Mühendislik buna izin veriyor. Yeter ki kaynak yaratılsın.
Avcılar için zemin kötü deniyor ama Avcılar’da eğer bina zemine uygun yapılmışsa o binadakilerin depremden korkmasına hiç gerek yok. Sarıyer çok sağlam deniyor ama binanız kötüyse zemini sağlam olmasının bir önemi de yok. Son depremde iki minare yıkıldı, biri Avcılar, biri de Sarıyer’deydi. Bu örnek, durumu açıklıyor zaten.
Jeoloji mühendisi Yıldırım Güngör ayrıca “Şu kadar yıl içinde deprem bekliyorum” diyen hiç kimseye inanmayın. Gezegenlerin dizilişine göre, karıncaların hareketlerine göre deprem tahmini, safsatadan başka şey değil” diyor.
Kayalar zaman içinde ayrışarak toprağa dönüşebiliyor ama 10 bin yılda. Üzerine bina yapılan bir kaya zemin, bir binanın ömrü süresince toprak haline dönüşmesi mümkün değil.
Deprem dalgaları kaya zemine girdiği zaman hızı azalıp küçülüyor, yumuşak zemine girdiği zaman hızı artıp büyüyor. Gevşek zeminlerden kumlu olanlar biraz daha farklı davranış gösteriyor. Deprem dalgaları kumlu zeminin sıvı gibi davranmasına neden oluyor. Bina hiç zarar görmese bile aşağı doğru iner.
Projeler ne kadar iyi hazırlanırsa hazırlansın, bina yapılırken kontrol şart. Genellikle binalar inşa edilirken müteahhitler işleri taşeronlara veriyor. Bu taşeronların demirci ustalarının, beton formenlerinin mutlaka eğitilmesi gerek. Eski inşaat ustalarının “Yıllardır böyle yapıyoruz, şimdiye kadar bir şey olmadı” demeleri doğru değil. En iyi beton bile kalıba dökülürken su katılırsa mukavemetinin yüzde 50’sini kaybediyor. Betonun güzel görünmesi kaliteli beton anlamına gelmez.
İBB, 2005-2010 arasında Japonlarla birlikte bir ‘Mikrobölgeleme Projesi’ hazırlandı. Bu projede, İstanbul’da 250 metre aralıklarla sondaj yapıldı ve kentin zemin profili ortaya çıkarıldı. İBB’ye giderek binanızın bulunduğu noktanın zemin profili hakkında bilgi edinebilirsiniz. Ama önemli olan zemin-bina ilişkisi. Bu nedenle zemini kötü olanın üzülmesine veya zemini iyi olanın sevinmesine gerek yok.
Bu sorunun cevabını, yurtiçi ve yurtdışında 30 yıldır tarihi eser, hastane, okul gibi önemli binaların deprem güvenliğini ve güçlendirme çalışmalarını yapan Ülker Mühendislik firmasının yetkilisi Dr. A. Hamit Ülker ile konuştuk.
İstanbul’da yapılan tahminlere göre 7 milyonu aşkın bağımsız bölüm var. Bunların büyük bir kısmı ruhsatsız veya ruhsatlı binaların üzerine ruhsatsız kat çıkılmış. Deprem güvenliği ve güçlendirme çalışması yaptığımız binaların yüzde 25‘inin güçlendirilemeyecek kadar riskli olduğunu gördük. Bu durumda yapı stokunun yüzde 25‘inin çok riskli ve derhal tahliye edilmesi gereken binalar olduğunu söyleyebiliriz.
1999 depreminden önce veya sonra, herkesin deprem risk analizi yaptırması gerekir.
Tavsiyemiz kolon ve kirişlerde gözle çatlak tespiti yapmaları… Bilhassa bodrum kattaki kolonlarda korozyon incelemesi yapmak gerek. Bu çatlak genişliklerinin 5 milime eden büyük olma halinde belediyelere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvursunlar veya bu işi yapan firmalara müracaat etsinler.
İş yüküne göre 15-30 gün arasında.
Bu tür güçlendirme proje maliyeti binanın mevcut durumuna göre değişiyor. Bununla beraber karot testi, zemin etüdü ve güçlendirme dahil (elektrik-makine hariç) binanın kapalı alan metrekaresi 15-30 TL arasında.
Bu projeleri kiracılar binayı kiralamadan evvel sahibinden isteyebilirler. Fiyat konusu elbette ev sahibini bağlar. Eğer ev sahibiyseniz projenizi tapuyla birlikte belediyeden rahatlıkla alabilirsiniz. Ancak normal vatandaşların o projelerden bir şey anlaması zor. Mühendislik firmaları anlar.
Biz her başvuruyu bakanlığa bildirmiyoruz. Ancak çok riskli binalarda tüm kat maliklerini bilgilendirip derhal binayı tahliye etmelerini söylüyoruz.
* Önce binanın ruhsat projeleri temin edilir. Rölöve (Bir yapının o anda, çeşitli bilimsel araçlar ve yöntemler kullanılarak belgelenmesi) ekibi yerinde inceleyerek binanın ruhsatlı projeye uygun yapılıp yapılmadığını tespit eder.
* Eğer ruhsatlı proje temin edilemezse binanın rölövesini ekip çıkarır.
* Daha sonra yapısal elemanlarda donatı tespiti yapılır ve karot numuneleri alınarak beton dayanımı tespit edilir.
* Aynı zamanda zemin durumu tespit edilir.
* Bütün bu değerler esas alınarak binanın yeni şartnameye göre statik ve betonarme projeleri yapılır.
* Yapı elemanları güçlendirilir.
* Güçlendirme yeterli olmadığı zaman ilave deprem perdeleriyle bina, yürürlükteki deprem yönetmenliğine uygun hale getirilir.
Profesyonel Site Yöneticisi Burçin Özensel “Kiracı olsam bugün çok eski binadan tutarım. 70-80 yıllık binalar yığma binalar. Duvar kalınlıkları 40 santim. Yeni binaların duvar kalınlığı 8 santim. Eski binalar 5 kat ve mertebesinde… O günün şartlarına göre çalınmadan yapılmış. Bugünküne göre rantın olmadığı bir devir. Yeni binalarda herkes her yerden çalıyor. TOKİ gibi yap-sat müteahhitlerde kaçak, çalma daha az. Devlet kontrolünde.” diyor.
Özensel’e göre özellikle Beşiktaş, Kadıköy, Nişantaşı gibi bölgelerde yapı stoku eski. 50 yaş civarı. Kiralar 3.500-5.000 TL arası. İnsanlar merkezde olmak, sitelerdeki gibi yüksek aidat ödememek, trafikte boğuşmamak için buraları tercih ediyor. Mutlu hissettiği için buralarda yaşıyor. Ama yapı stoku hep 1999 depremi öncesi. Aslında herkes neyi kiraladığını biliyor ama güvenli olup olmadığını ise düşünmüyor…