Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğiyle oluşan kuraklığı “en tehlikeli doğal afet” olarak nitelendiren uzmanlar, yüksek hava sıcaklığı ve yağış azlığının orman varlığı ve biyoçeşitliliği de tehlikeye soktuğuna dikkati çekiyor.
Prof. Dr. Handan Ucun Özel, çok farklı tür ve karakterde ortaya çıkabilen kuraklığın, ciddi derecede hidrolojik dengesizliklere yol açtığını söyledi.
Kuraklığın “tanımlanmış doğal afet türleri arasında en tehlikelisi” olduğunu ifade eden Özel, “Çünkü çok yavaş başlayıp çok geniş alanlara etki ediyor. Meteorolojik yağış eksikliği gibi başlıyor ama tarımsal faaliyetlerin azalmasına, ürün veriminin düşmesine hatta ürün bulamamaya kadar doğal kaynakların üzerinde olumsuz etkileri var” diye konuştu.
“ARTAN SICAKLIKLAR, BİTKİLERİN ÖZSUYUNU KAYBETMESİNE NEDEN OLUYOR”
Özel, doğal kaynaklardan en önemlisi ormanların sadece oksijen kaynağı değil, temiz hava sağlama, yağış çekme, biyoçeşitliliği koruma ve karbon emisyonları açısından yutak alanları oluşturma fonksiyonuna da sahip olduğunu dile getirdi.
Küresel ısınmanın sebep olduğu sıcaklık artışlarının kuraklık süresini de uzattığına değinen Özel, “Tabii bunun ormanlar üzerinde de etkileri var. Son yıllarda yaşadığımız orman yangınlarını örnek gösterebiliriz. Artan sıcaklıklar, bitkilerin özsuyunu, toprağın nemini kaybetmesine, tutuşma özelliğinin artmasına, kurumalara ve yangınlara sebep oluyor” dedi.
Özel, küresel ısınma ve kuraklıkla mücadelede tüm insanlığın ortak sorumluluğu benimsemesi gerektiğinin altını çizerek, “Bunun için ormanların tahribatını önlemek, çevreyi kirletici unsurları ortadan kaldırmak, Sıfır Atık projesi gibi toplumsal faaliyetleri yaygınlaştırmak gerekiyor. Artık insanoğlu olarak ekosistemi tahrip eden, sonumuzu getirecek yaklaşımlardan vazgeçip ekolojik döngünün parçası olduğumuzu kabul etmeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.
“BİYOÇEŞİTLİLİĞİMİZDE AZALMA BEKLİYORUZ”
Prof. Dr. Ali Durkaya ise Karadeniz’de aşırı sıcaklık değerleri yaşandığını, bunun son yılların ocak ayı sıcaklığı rekoru olduğunu dile getirdi.
İklim değişikliğinin, sıcaklıkları ve yağış rejimini değişime uğrattığına işaret eden Durkaya, “Ormanların varoluşunu sıcaklık ve yağış belirler. Ülkemizde çok farklı iklim tipleri var ve buna göre çok zengin biyoçeşitlilik var. Bu biyoçeşitlilik, küresel ısınmayla risk altına giriyor” diye konuştu.
Durkaya, yağış miktarı ve sıcaklık koşullarının değişmesiyle bitkilerin var oluşunu mümkün kılan şartların değiştiği, bunun orman tiplerinde de farklılaşmaya sebebiyet verdiğini anlatarak, Akdeniz ve Ege’deki orman tiplerinin kuzeye doğru kaymasının beklendiğini aktardı.
Ülkede relik (kalıntı) ve endemik (bölgesel) türler olarak adlandırılan hassas ekosistemlerin bulunduğuna dikkati çeken Durkaya, şu ifadeleri kullandı:
- “Sadece bir yere mahsus ve özel yetişme ortamları olan türlerimiz var, bu bitki türlerimizin değişikliklerden etkilenmesi bekleniyor. Biyoçeşitliliğimizde azalma bekliyoruz. Küresel ısınma, ormanlardaki bazı bitki türlerinin bazı bölgelerde artık varlığını sürdürememesine sebep olacaktır.
- Sadece su yetersizliğinden ağacın kuruması anlamında değil. Ağaçların güçsüz düşmesi, verim güçlerinin azalması sorunlarını da beraberinde getirecek. Böcek salgınları ile ormanlarda kurumalara sebep olabilecek. Artık orman bileşeninden bazı ağaç türleri çıkıyor, onların yerine dayanıklı türler geliyor. Aslında bu çok zengin biyoçeşitliliğimize kötü etki.”
Durkaya, özellikle bu kış hissedilen mevsim normallerinin üzerindeki hava sıcaklıklarının uzun yıllar etkisini sürdüreceği görüşünü savunarak, bölgelerdeki koşullar normale dönse dahi etkilenen türlerin tekrar eki ekolojik koşullarını sağlamasının bazen yüzyılı bulabildiğini sözlerine ekledi.