Hisse senedi piyasaları bu yıl sert rüzgarlarla karşı karşıya kaldı. Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) yatırımlarının karşısında kusursuz bir fırtına var. Rusya/Ukrayna çatışması, artan enflasyon, yavaşlayan büyüme, merkez bankası faaliyeti ve pandeminin kalıcı etkisi makroekonomik düzeyde çok fazla belirsizlik yarattı. Bu, ESG yatırımlarının aleyhinde, enerji, savunma, emtia gibi tipik olarak sürdürülebilir yatırımla ilişkili olmayan sektörlerde daha güçlü performansa yol açtı. Ancak iyi haber şu ki, bunu geçen yıl piyasalarda oluşan ESG balonunun aşırılıklarının doğal bir düzeltmesi ve mantıklı bir sonucu olarak görmek mümkün. Bu sözler, Janus Henderson Investors’ın Küresel Sürdürülebilir Hisse Senedi Başkanı Hamish Chamberlayne’e ait.
2021’DE ŞİŞEN ESG BALONU
Chamberlayne, “2021, ESG ile ilgili her şeyin ve arkalarında bir ‘hikaye’ olan büyüme hisselerinin güçlü bir yükseliş ivmesi gösterdiği bir yıldı. İştah, gelecekte olacakların vaadiyle zirveye ulaştı. Katı piller, hidrojen, plastik geri dönüşümü, yakıt hücreleri ve yeni elektrikli araçlarla ilişkili şirketlere çok ciddi bir fon yatırımı gerçekleşti. Bunun büyük bir spekülatif ESG balonu olduğuna inandık ve uzun süredir devam eden yaklaşımımız doğrultusunda katılmadık. 2022’de balonun yüksek profilli bir şekilde patladığını gördük” diyor.
BEKLENTİ DEĞİŞMEDİ
Mevcut ortam ESG için zorlu fakat orta vadede beklentiler büyük. Düzenleyici kurumlar ve hükümetler de daha sürdürülebilir bir küresel ekonomiye geçişi desteklemek için atılan adımlar ile ESG’ye odaklanmaya devam etti. Son sürdürülebilirlik gelişmeleri, küresel ısınmanın önceden inanıldığından daha hızlı olduğunu ve eylem ihtiyacının yoğunlaştığını öne süren Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporunu içeriyor.
ESG yatırımları için kısa vadeli zorluklar bir gerçek, ancak uzun vadede beklentilerin yönü değişmedi ve potansiyel olarak hızlandı. Bu nedenle oynaklık, sistemdeki aşırılıkların gecikmiş bir sarsıntısı ve sürdürülebilirlik yatırım trendlerini destekleyici olarak görülüyor.
“YÜKSELEN ENERJİ FİYATLARI FIRSAT YARATABİLİR”
Chamberlayne, “Enerji hisseleri bu yıl büyük kazananlardan bazıları oldu. Kısa vadede ESG ve sürdürülebilir yatırım için olumsuz olsa da, yüksek petrol ve gaz fiyatlarının sürdürülebilir çözümler sunan şirketlerin ürün ve hizmetlerinin benimsenmesini hızlandıracağına inanıyoruz. Sürdürülebilirlik inovasyonla yakından bağlantılı ve dünyayı daha iyi hale getiren işletmeler arıyoruz. Açık bir örnek, yenilenebilir enerji sektörü ve ilgili kalkınma projeleridir. Petrol ve gaz fiyatları yükseldikçe, kabul edilebilir getiri sağlayabilecek projelerin sayısı da artıyor. Daha geniş anlamda, birçok yenilenebilir proje için daha fazla talep görüyoruz” diyerek enerji piyasasındaki trendi açıklıyor.
Chamberlayne’in verdiği başka bir örnek elektrikli araçlar (EV’ler). Yüksek petrol ve gaz fiyatları, elektrikli araçları tüketiciler için daha çekici hale getiriyor. Artık EV üreticilerine doğrudan maruz kalmamakla birlikte, elektrikli araçlarda temel teknolojiler sağlayan şirketler ilgi görüyor. Bunun içerisine örneğin konektörler, kablolama, yarı iletken yongalar veya elektrik motorları giriyor.
Şu anda piyasaları endişelendiren enflasyon ve faiz değişim oranı açısından, bunun normalleşmeye doğru bir geri dönüş olarak görülmesi gerektiğine inanılıyor. Göreceli bir perspektiften, sıfıra yakın başlangıç noktası göz önüne alındığında faiz oranlarındaki artış önemli, ancak bir adım geri atıldığında, faiz oranları hala on yılların en düşük seviyelerinde. Bu nedenle, bu seviyelerin büyüme için uygun koşulları temsil ettiği inancı hakim.
“YÜKSEK FAİZ BÜYÜMEYİ VURMAYABİLİR”
Şu anda medyada, yükselen faiz ortamında büyümenin zarar gördüğüne dair yaygın bir söylem var. Chamberlayne’e göre bu aslında gerçeği yansıtmıyor. 1990’ların başlarına baktığımızda gerçekleşen Fed faiz sıkılaştırma döngüsü sayısı dört. Bunların üçünde büyüme daha iyi performans gösterdi. Ayrıca, teknoloji bu dört dönem boyunca yatırım yapılabilecek en iyi sektördü. Büyüme bu sefer daha iyi performans göstermese de, bu anlatının yakın tarihten kopuk olduğunu savunuyor Chamberlayne.