İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama Araştırma Merkezi üyesi Doç. Dr. Tolga Görüm, öğrencisi Seçkin Fidan ile birlikte Türkiye’deki ölümcül heyelan olayları içeren veritabanı oluşturdu. Yaklaşık 3 yıl süren çalışmayla, 1929’dan 2019’a kadar ülkedeki ölümlü heyelanları dijital ve yazılı medya kaynaklarından incelendi, Türkiye’nin heyelan istatistiği çıkarıldı.
Türkiye Ölümcül Heyelan Veri Tabanı’na (FATALDOT) göre, heyelanların Türkiye’de doğal afet kaynaklı kayıplar arasında depremden sonra en fazla ölüme neden olan afet türü olarak ikinci sırada yer aldığı tespit edildi. Bölge ve iller bazında ise, Doğu Karadeniz ilk sırada yer alırken, en fazla ölümlü heyelanların Trabzon ve Rize’de meydana geldiği belirlendi.
‘JEOLOJİK VE MORFOLOJİK FAKTÖRLER VAR’
KTÜ Heyelan Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aykut Akgün, heyelanların insan yaşamına etkilerinin ortadan kaldırmak için yapılacak çalışmalara farkındalık oluşturma açısından bu tür çalışmaların değerli olduğunu söyledi.
Verileri değerlendiren Prof. Dr. Aykut Akgün, “Türkiye’deki heyelanların gelişim alanlarına odaklanıldığında hem Batı hem de Doğu Karadeniz, heyelanların en sık görüldüğü yerlerin başında geliyor. Fakat Doğu Karadeniz heyelanların Türkiye’den en fazla görüldüğü alan. Bunu yönlendiren, denetleyen faktörler hem jeolojik, hem morfolojik faktörler ve bunların tetikleyicisi olan iklimsel faktörlerin bölgemizdeki uygunluğuyla orantılı olarak heyelan süreçlerini hızlandırdığını biliyoruz” dedi.
‘HEYELANLAR EN FAZLA TRABZON VE RİZE’DE’
Doç. Dr. Tolga Görüm ile öğrencisinin FATALDOT çalışmasını değerli bulduğunu ifade eden Prof. Dr. Akgün, “Bu açıdan bakıldığında Doğu Karadeniz bölgesinde de en fazla heyelan sürecinin gözlendiği şehirlerin başında Trabzon ve Rize geliyor. Trabzon ve Rize’nin jeolojik, morfolojik ve iklimsel karakteristikleri heyelan gelişimine son derece uygun olduğundan her iki ilimizi de bu anlamda heyelandan etkilenme sürecinin de hazır hale getirmesine neden oluyor. Kamuoyunda heyelanlar her ne kadar depremler kadar popüler olmasa da bu çalışmada da vurgulandığı üzere ölümcül olma kabiliyeti bakımından depremlerden sonra ikinci sırada geliyor” diye konuştu.
‘YOL KAZILARI VE BİNALAR HEYELANLARI TETİKLİYOR’
İklim değişimi ile doğaya dışarıdan yapılan müdahalelerin heyelanları tetiklediğini belirten Akgün, “Son 5 yıl içerisinde iklimsel koşullardaki değişimlere bağlı olarak gerçekleşen ani ve yoğun miktardaki yağışlar heyelanların gelişim sürecini hızlandırıyor. Bu değişimi son 5 yıllık süreçte sezebiliyoruz. Özellikle ormansızlaştırma, arazi kullanımındaki eksiklik ya da hatalar heyelanların gelişim sürecini ciddi anlamda tetikleyebiliyor.
Bölgemizde özellikle çay tarımının yapıldığı yerlerde heyelanların sık görülmesiyle alakalı olarak ciddi bir ilişki olduğunu biliyoruz. Özellikle 1950 ile 1955 yılları arasındaki dönemde çay tarımı yapılan alanlardaki artışla heyelan gelişimindeki artışa yönelik ciddi bir korelasyon olduğunu görüyoruz.
Altyapı çalışmaları, yol kazıları ve binalar bölgemizdeki heyelanların tetikleyicisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakımdan sadece doğal nedenler değil, insan etkisiyle ortaya çıkan heyelanların da sayıca zarar verici kabiliyeti açısından ön plana çıktığını görebiliyoruz” sözleriyle açıkladı.
‘DOĞA OLAYI AFETE DÖNÜŞÜYOR’
Akgün, heyelanların afete dönüşmesinde insan faktörü olduğuna dikkat çekerek, “Gerek heyelanlar gerek taşkın ve seller kader değil. Bunların hepsi doğa olayı ama bu doğa olayı insanın müdahalesiyle birlikte maalesef afet boyutuna ulaşıyor. Yerleşim yerini dere yatağını içerisine ya da heyelana duyarlı yamacın üzerine bina, yol yaparsanız sonuçlarına da katlanmak zorunda kalıyorsunuz. ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ sözü vardır. Doğa olayları öldürmez, doğa olayına müdahale yapılmış alanlarda insanların var olmasıyla can ve mal kayıpları ortaya çıkar” diye konuştu.