New York denildiğinde aklınızda canlanan manzarada yer alan şeyleri bir düşünün. Çoğunuzun, rögarlardan ya da turuncu-beyaz borulardan çıkan buharı bu manzaranın içine dahil ettiğini biliyoruz.
Özellikle de filmlerde sıkça rastlıyoruz ve Türkiye’de bir örneği olmadığı için garipsiyoruz. Bu buharların neden çıktığı ve zararlı olup olmadığı da herkesin kafasında soru işareti oluşturuyor.
Neredeyse bütün şehri buhar yoluyla ısıtıyorlarmış!
New York’ta kışın binaları ve suları ısıtmak, yazın ise soğutma sistemlerine güç sağlamak için için kullanılıyor. Restoranlardaki bulaşıkları yıkamak, hastane ekipmanlarını sterilize etmek gibi birçok işlevi daha bulunuyor.
1800’lerden bugünlere büyüyerek gelmiş.
Dünyanın en büyük buhar sistemi, New York’ta bulunur. Bu sistemin sahibi de Con Edison şirketidir.
Buhar sistemi, 1800’lerin başında sadece 350 müşteri ile kullanılmaya başlanmıştır. 1920-1930’lara gelindiğinde altın çağını yaşayarak 100.000 bina ve 2.500 müşteriye kadar ulaşmışlardır. Günümüzde ise 2.000 binaya hizmet vererek popülerliğini sürdürmektedir.
Bir buhar sistemi, şehrin silüetini değiştirebilir mi?
Con Edison şirketinin buhar operasyonları başkan yardımcısı Saumil Shukla, “Buhar sistemi olmasaydı, Manhattan’ın kartpostal silüeti tamamen farklı olurdu. İçinden bir tür baca çıkan yüksek binalar olurdu.” diyerek sistemin büyüklüğünü açıklamıştır.
Buhar sistemini kullanan binalar arasında Metropolitan Sanat Müzesi, Empire State Binası ve Birleşmiş Milletler Genel Merkezi gibi önemli binalar da bulunmaktadır.
New York’ta bu kadar fazla kullanılan bu sistem, neden başka yerlerde kullanılmıyor?
Buhar sistemi yalnızca nüfusun çok yoğun olduğu yerlerde kullanılabiliyor. Çünkü bu sistemi kurmak ve devam ettirmek çok büyük alt yapı ve işletme maliyetlerine sahip.
Az veya orta nüfuslu yerlerde maliyeti ucuzlatmak bir yana masrafları nedeniyle oldukça pahalılaştıracağı için tercih edilmemektedir. İşte bu yüzden de her yerde karşımıza çıkmıyor.
Buhar sistemi ve kalabalık nüfus muhteşem bir ikili!
Buhar sistemi, nüfusun fazla olduğu yerlerde sadece maliyeti düşürmekle kalmaz aynı zamanda çevreyi de korur.
Bu durumu Con Edison sözcüsü Joe Petta çok güzel bir örnekle açılar; “Hangisi çevre için daha iyi; şehre otobüsle gelen 50 kişi mi, yoksa 50 farklı araca binen 50 kişi mi?“
Buhar sisteminin Avrupa’daki temsilcisi: Paris
Avrupa’da nüfus olarak kalabalık yerleri düşündüğümüzde aklımıza hemen Paris gelecektir. New York’taki kadar yaygın olmasa da Paris’te de buharlı sistem kullanılmaktadır.
Paris, Avrupa’nın en büyük sistemidir ve Avrupa’nın yıllık buhar üretiminin iki katından fazlasına sahiptir.
Rögarlardan çıkan buharlara temas edersek yanar mıyız?
Yer altından çıkan buharlar aslında sistemde kullanılanlar değil, buharları taşıyan borulara damlayan su veya diğer kaynaklar. Yani nedeni çoğunlukla basit bir yoğuşmadır.
Bu yüzden çoğu kişinin pis veya zehirli olarak gördüğü buharların hiçbir zararı yok.
Buharların zarar vereceği düşünüldüğünde turuncu-beyaz bacalar devreye giriyor.
Zaman zaman borulara yapılan bakımlar sırasında veya borularda herhangi bir sorun olduğunda insanlara zarar vermemesi için turuncu-beyaz bacalar yerleştirilir. Bu bacalar sayesinde buhar insan boyundan daha yükseğe alınmış ve zarar engellenmiş olur.
Böyle büyük bir sistemde hiç kaza olmuyor mu?
2007 yılında yaşanan bir kazada 80 yıllık borulardan biri patladı ve 40’tan fazla kişi yaralandı, bir kişi de hayatını kaybetti. Bu kaza dışında böylesine büyük çaplı bir kaza yaşanmamış olmakla birlikte nadir de olsa kazalar yaşanabilmektedir.
Sonuç olarak bu buhar sisteminin, şehrin ikonikleşmiş görüntülerini yaratması dışında sayısız avantajı vardır. New York nüfusuna büyük kolaylık sağlayan bu sistem boşuna ikonikleşmemiş!