Barok sanat ve barok mimari, tarihsel açıdan oldukça önemli bir akım. Tarihe damga vurmuş ve şehirlerle anılan ikonik yapıların oluşmasına sebep olmuş bu akım, özellikle 16. ve 18. yüzyıllar arasında moda olmuş.
Tüm dünyada etkileri görülen ve mimarlık tarihi açısından ihtişamı, estetizmi ifade eden barok yapılar, saray yapılarında kendini göstermiş ve en gösterişli halini almış. Günümüzde birçok Avrupa kentinde ve dünyanın farklı yerlerinde etkisi devam eden bu sanat akımı sadece mimaride değil, müzik ve diğer sanat dallarında da etkili olmuş.
Bu yazımızda barok dönemin özelliklerinden ve simge haline gelen barok yapılardan bahsedeceğiz. Başta İtalya ve Fransa olmak üzere yola çıkacağız, Avrupa’daki ünlü barok eserlere göz atacağız. Hazırsan başlayalım, ama öncelikle barok dönemin özelliklerini inceleyelim ve bu sanat akımının daha iyi anlaşılmasını sağlayalım.
Barok Dönemin Özellikleri: Görkemin ve Gösterişin Peşinde
16. yüzyılda başlayıp 18. yüzyıla kadar devam eden ve bu süre zarfında Avrupa sanatına hakim olan barok akımı ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmış. “Barok” ifadesi ise Portekizce’deki “tam yuvarlak ve düzgün olmayan inci” anlamına gelen “barocco” sözcüğünden türetilmiş. Bu ifade, dönem Avrupa’sında zamanla “olağan dışı ve anormal” anlamlarına gelecek şekilde kullanılmaya başlanmış. Dönemin eleştirmenleri tarafından da bu yeni anlamı ile benimsenmiş.
Avrupa devletlerinin 16. yüzyıldaki gelişimi ile beraber sanatçılar da daha görkemli, daha coşkulu eserler üretmeye başlamış. Dönemin sanatçıları eserlerinde gösterişin, büyüklüğün ve abartının peşinde olmuşlar. Böylece krallıkların benzersizliğini yansıtmak istemişler.
Görsel anlamda zenginliği, gücü ve çarpıcılığı ifade eden barok sanat ve mimarisi, Roma İmparatorluğu döneminden etkilenmiş. Sanatçıların el üstünde tutulduğu bu dönemde krallar ve prensler de yetenekli, tanınmış sanatçıları kendi yanlarına çekebilmek için karşılıklı rekabete tutuşmuş.
Sanat üretimi açısından hayli verimli olan bu çağda, barok anlayış her alana sızmış ve dünyaya yayılmış. Bu döneme ait karakteristik mimari özelliklerin başında ise büyük avluların, göz alan bahçelerin, incelikle yapılmış süs havuzlarının, işlemeli duvarların ve mitolojik figürlerin kullanımı gelir.
Bu akımda Rönesans’ın merkezî planlı yapı stilinin aksine hareketli, dinamik cephelerin bir bütün halinde görüldüğü, uzunlamasına dikdörtgen yapılar dikkat çeker. Rönesans mimarisinin karakteristik özelliklerinden biri olarak kabul edilen düz çizgilerin yerini de dalgalı ve kıvrımlı çizgiler alır.
Barok mimaride pencerelere de oval çizimler hakimdir. Yapılardaki ışık ve gölge oyunları ise büyük bir ustalık göstergesidir. Görkemin ve gösterişin peşinden giden barok mimarlar, bir heykeltıraş inceliğiyle çalışmışlar. Barok dönemin ve barok mimarinin özelliklerini anlattığımıza göre Avrupa’daki ünlü barok eserlere geçebiliriz.
Dillere Destan Barok Eserler: Göz Alan Yapılar
Sanatın gösterişli ve estetik biçimlerini gözler önüne seren barok mimari, Avrupa’daki pek çok şehirde simgeleşmiş şekilde kendini gösteriyor. Haydi gel, bu simgeleşmiş yapılardan bazılarını inceleyelim:
Versay Sarayı – Paris
Kaynak
Versay Sarayı, barok mimari denilince akıllara ilk gelen eserlerden. Avrupa’nın kültür ve sanat başkentlerinden biri olan Paris‘te yer alan Versay Sarayı, şehrin ikonik simgelerinden biri konumunda.
Yapımına 1661’de başlanan saray, değişik zamanlarda eklemeler yapılarak bugünkü halini almış. Günümüzde müze olarak kullanılan bu tarihi yapı, büyük ölçüler ve geniş planlar kullanılarak inşa edilmiş.
Fransız Devrimi’ne kadar Fransa Krallığı’nın politik merkezi olan saraydaki binaların projeleri Louis La Vau ve Jules Hardouin-Mansart tarafından hazırlanmış. İç dekorasyon, Charles le Brun; bahçeler kısmı ise büyük peyzaj mimarı Andre Le Notre tarafından tasarlanmış.
Ayrıca I. Dünya Savaşı’nı sonlandıran Versay Barış Antlaşması’nın burada imzalanması da bu yapıya farklı bir değer katıyor. Paris’in simgelerin biri olan Versay Sarayı’nı her yıl milyonlarca gezgin ziyaret ediyor. Bu göz alıcı güzellikteki yapıyı henüz görmediysen bir an önce yola çıkmanı tavsiye ederiz.