Serhan Çetinsaya’nın konuşması;
Son 20 yıl içinde sektörümüzün kat ettiği yol aşikar. Buradaki en büyük etken ülkemizdeki nitelikli konut ihtiyacıydı. Bu talebi oluşturan en büyük neden ise niteliksiz ve sağlıksız yapılaşmaydı. Son 20 yıl içinde inşa edilen konutların ilgili kurumlarca denetlemeleri konusunda geçmişe kıyasla bir devrim yaşadık. Bu da, sektörümüzde bir kalite çizgisi yakalanmasına doğrudan etki sağladı. Bugün, inşaat sektörü ülkemiz geneline yayılan bir kaliteyi yakalamış durumda. Bu kalitenin yeni teknolojik gelişmeleri de takip ederek sürdürülmesi gerekiyor.
Yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da müteahhit firmalarımız her geçen gün başarılı projelere imza atıyor. Bu anlamda ulaştığımız noktada uluslararası müteahhitlik hizmetlerinde Türk firmaları öncelikli tercihler arasında yer almaya başladı.
Geçtiğimiz ay dünyanın saygın dergilerinden ENR tarafından yapılan açıklamada “Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi” sıralamasında Türkiye, Çin’in ardından 44 Firma ile 2’nci sırada yer aldı. Bu sonuç meslektaşlarımızla birlikte bizi de gururlandırdı. Dünya müteahhitlik pazarına yön veren Türk inşaat sektörümüz Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan’ın yaptığı açıklamaya göre 126 farklı ülkede faaliyet gösteriyor. Bakan Pekcan, 2019 yılı Kasım ayı sonu itibariyle sektörün üstlendiği yaklaşık 10 bin projenin toplam tutarının 400 milyar dolar barajına dayandığını ifade etti.
Türkiye Müteahhitler Birliği de küresel inşaat pazarından alınan yüzde 4,6’lık payı orta vadede yüzde 7’ler seviyesine çıkarma noktasında çaba sarf edeceğini duyurdu.
Dünya genelinde Türk müteahhitler adına oluşturulan güçlü bir algı var. Bunun yanında yabancı yatırımcıların da ülkemizdeki gayrimenkullere ciddi anlamda ilgisi bulunuyor.
Tüm sektörlerde olduğu gibi inşaat sektörünün de; güçlü yönleri, kırılgan – zayıf yönleri, fırsatları ve faiz, kur dalgalanmaları, deneyimsiz firmalar vb. gibi tehditleri bulunuyor.
Yurt içi ve yurt dışında dev projelere imza atan sektörümüz son 10 yıldaki hızlı büyüme dönemini, iki yıldır yatay görünüme bıraktı
Son iki yıl, gayrimenkul sektörü açısından yüksek mevduat faizi, yüksek konut kredi faizleri ve kur dalgalanmalarının getirdiği bir yavaşlamayla geçti. Maliyetlerde oluşan artışın yanı sıra döviz kurlarındaki hareketliliğin alıcıları ve yatırımcıları bekleme sürecine yönlendirmesi konut satışlarında azalmaya sebep oldu. Bu tür olumsuzluklar sektörümüzün dikkate değer tehditleri arasında ortaya çıkarmaktadır.
2019’un ikinci yarısında hükümetimiz, sektörü olumsuz etkileyen bu tablo karşısında bir dizi çalışmalara imza attı. Temmuz ayında yüksek faiz oranlarının indirilmesi ile başlayan ve Ağustos ayında kamu bankalarının konut kredi faiz oranlarını yüzde 1’in altına çekmesi ile devam eden değişiklik konut piyasasını hareketlendirdi. Bu hareketlilik konut alıcıları ve yatırımcıları tarafından değerlendirilerek son çeyrekte satışlara yukarı yönlü bir ivme kazandırdı.
Türkiye’de en güvenli limanın, en iyi yatırım aracının altın ile birlikte gayrimenkul olduğu hepimizce malumdur. Bloomberg’in araştırmasına göre günümüzde 3.000 ila 5.000 ton yastık altı altın ile son 10 yıldaki konut satışlarındaki artış bize bu konuda ışık tutmaktadır.
Konut tarafının son 10 yılına baktığımızda Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; 2010’da 607 bin 098, 2011’de 708 bin 475, 2012’de 701 bin 621, 2013’te 1 milyon 157 bin, 2014’te 1 milyon 165 bin, 2015’te 1 milyon 281 bin, 2016’da 1 milyon 341 bin, 2017’de de 1 milyon 409 bin konut satıldı. 2018’de yüzde 2,4 düşüş yaşanmasına rağmen 1 milyon 375 bin konut satışı gerçekleşti. Burada şunu da belirtmek isterim 2018, yabancı yatırımcının Türkiye’de gayrimenkul alımında rekora imza attığı bir yıl oldu. 2019’da ise Kasım ayı dahil 11 aylık süreçte 1 milyon 146 bin konut satış rakamlarına ulaşıldı. TÜİK tarafından yarın açıklanacak Aralık ayı konut satış istatistik rakamları ile beraber rakamın 1 milyon 250 – 1 milyon 300 bandında olacağını öngörüyoruz.
Uzun vadede genel tabloya baktığımızda bu verilen bizim sektörün güvenilir ve güçlü olduğunu göstermektedir.Sektörü tehdit eden ve kırılgan – zayıf yönü olarak öne çıkan diğer etmenler ise; dengesizce yükselen arsa maliyetleri, kentsel dönüşümdeki rant beklentisi, farklı sektörlerde faaliyet gösteren ve tecrübesiz firmaların inşaat sektörüne girmesi gibi konulardır.
İnşaat sektörü dışarıdan büyük karlılığa sahip bir sektör olarak görülüyor. Bu nedenle farklı sektörlerden çok sayıda sermaye sahibi firma, inşaat alanında faaliyete başlıyor. Çok geçmeden de tablonun dışarıdan göründüğü gibi olmadığını anlıyorlar. İnşaat sektörü doğrudan tüketiciyle iletişim gerektiren, memnuniyet ve güvene bağlı ilerleyen bir sektör.
Türkiye’deki konut alıcılarının tamamı bilinçli birer tüketicidir. Tüketiciye sunulacak her projenin detayları en ince ayrıntısına kadar düşünülmeli ve bir kalite çizgisi yakalanmalı. Bugün tüketicinin talebi bir dairenin ötesinde yaşam alanı olarak şekilleniyor. Bu anlamda markalı konut üreticilerinin peyzajıyla, spor ve sosyal yaşam alanlarıyla donatılmış, günün teknolojisine sahip nitelikli projeler hayata geçirmeleri gerekiyor.
Bundan 10 – 15 yıl öncesine kadar konut alacak olan yatırımcı dairenin metrekaresine, lokasyonuna önem verirdi, beklentiler sınırlıydı. Ancak son yıllarda konut yatırımcısı evin donatıları, enerji verimliliği, sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kullanımı, peyzaj ve sosyal donatıları gibi birçok ayrıntıya çok daha fazla önem veriyor.
Bu noktada sektörün güçlü yanlarının korunarak kırılgan-zayıf yanlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Oluşabilecek tehditlere karşı stratejik hamleler yapmalı ve fırsatları da iyi değerlendirmeliyiz. Bu bağlamda sektörümüzü etkileyen olumlu – olumsuz yönlerimizi şu şekilde sıralayabiliriz.