Zeugma, gerek bina büyüklüğü gerekse sergilenen mozaiklerin kapladığı alan bakımından dünyanın en büyük mozaik müzesi olarak biliniyor. Mozaiklerin üstün bir sanat zevkini yansıtması, Geç Antik Dönem kiliselerine, Erken Süryani ve Hristiyan ikonografisine ait örnekleri barındırması müzeyi daha da çekici hale getiriyor. Çağımızın en önemli arkeolojik keşiflerinden olan Zeugma Antik Kenti’nden çıkartılan, toplam olarak 2 bin 500 metrekarelik alanı kaplayan ve bu dönemde sanatın ulaştığı zirve noktasının örneklerini meydana getiren mozaiklerin haricinde yine Roma Dönemi’ne ait heykeller, sütunlar ve çeşmeleri de müzede bulunuyor.
Savaş Tanrısı Ares’in bronz heykeli de müzenin en nadide parçalarından. Mozaiklerin en görkemlilerinin keşfedildiği ve müzenin giriş katında tekrar hayat bulmuş biçimde ziyaretçilerini bekleyen Poseidon ve Euphrates villalarının tüm duvarları ve hatta tabanlarının dahi mozaik ve fresklerle süslenmiş olması kentin zenginliğinin kanıtları…
ZEUGMA’NIN TARİHİ.Dicle ile birlikte, uygarlığın beşiği olarak adlandırılan Mezopotamya’nın sınırını meydana getiren Fırat Nehri, binlerce yıl boyunca bu bölgeye bereket getirmiş. 2300 yıl önce tüm dünyayı ele geçirme hedefiyle Anadolu topraklarından geçen Büyük İskender’in komutanlarından Selevkos Nikator da yerleşimini kurmak için bereketli Fırat kıyılarını seçmiş ve kente bu nehir ile kendi ismini birleştiren bir ad vermeyi uygun görmüş: Selevkos Euphrathes M.Ö. 64 yılında Roma hâkimiyetine geçtiğinde ise ismi “köprü başı” anlamına gelen “Zeugma” olarak değiştirilmiş. Yollar kadar medeniyetler ve kültürler arasında da bir geçiş noktasında kalması ve bu özelliğini yüzyıllarca devam ettirmesi isminin ne kadar yerinde olduğunu göstermekte. Bu avantajını Sasaniler tarafından yok edilene kadar sürdüren Zeugma, Kommagene Krallığı’nın en büyük dört kentinden biri unvanını elde edecek zenginliğe ulaşmayı da başarmış