İstanbul ve çevre illerde beklenen ve gerekli önlemler hızla alınmazsa ciddi bir yıkıma yol açacağı öngörülen büyük depreme ilişkin kaygılar giderek büyürken, İlin Türkiye ekonomisindeki konumuna ilişkin göstergeler, bunun yalnızca lokal fiziki tahribat ve can kayıpları ile sınırla kalmayacağı, aynı zamanda ülke ekonomisi için de ağır bir yıkım olacağını ortaya koyuyor.
En son Düzce’de yaşanan 5,9’luk deprem üzerine gözler yeniden İstanbul’a çevrildi. Önlemler yetersiz kalırsa, beklenen büyük depremin, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde ve konut stokunun yaklaşık üçte ikisi dayanıksız olarak değerlendirilen İstanbul ili ile çevre illerde ağır bir yıkıma yol açması kaçınılmaz. Her küçük ve orta depremde nükseden ve yenisi yaşanana kadar unutulan “Büyük İstanbul depremine hazırlıksızlık” temelli kaygılar genelde sadece bu lokasyona odaklanırken, ilde yüksek şiddetli bir deprem olasılığı, ilin ekonomideki konumu dolayısıyla aynı zamanda 81 il ve 85 milyon yurttaşın geleceğini ilgilendiriyor. Savunma, güvenlik gibi diğer boyutları bir yana ulusal ekonomi açısından bakıldığında bu çapta bir afet, ülke bekası için büyük bir tehdidi oluşturuyor. Başka deyişle İstanbul merkezli yıkıcı bir deprem, eğer önlemler yetişmezse, aslında “Büyük Türkiye Depremi” olacak.
GSYH’nin üçte biri İstanbul’dan
2021 sonu itibariyle 84 milyon 680 bin 273 olan ülke nüfusunun 15 milyon 840 bin 900 kişi ile yüzde 18,7’sinin yaşadığı İstanbul, 81 ilin yarattığı toplam milli gelirin ise yüzde 31’ini gerçekleştiriyor. Başka deyişle Türkiye’nin her 100 liralık milli gelirinin 31 lirasını İstanbul yaratırken, kalan 69 lirasını ise toplamda diğer 80 il sağlayabiliyor.
Sektörlere göre bakıldığında İstanbul, bilgi ve iletişim alanındaki gayri safi hasılanın yüzde 64,4’ünü tek başına yaratıyor. Bankacılık ve finans sektörünün de kalbi konumundaki ilin finans ve sigortacılık sektörü gayri safi hasılasındaki payı yüzde 56,3’e ulaşıyor. İstanbul’un mesleki, idari destek hizmetleri sektöründeki payı yüzde 46,5, hizmetlerdeki payı yüzde 40, inşaattaki payı yüzde 32,6, gayrimenkuldeki payı yüzde 30,3, imalat sanayiindeki payı yüzde 25,8, sanayideki payı da yüzde 24,8 düzeyinde bulunuyor.
İstanbul, ülke GSYH’sinin üçte birini tek başına gerçekleştirirken, beklenen büyük İstanbul depreminden birinci derecede etkilenmesi olası Kocaeli, Düzce, Sakarya, Tekirdağ, Kırklareli gibi çevre iller de dahil edildiğinde bu pay yüzde 40’a ulaşıyor.
Devletin yarı geliri İstanbul’dan
Kamu hizmetlerinin temel finansman kaynağı olarak devletin yurttaşlardan topladığı her 100 liralık verginin 45 lirasını tek başına İstanbul ödüyor. İstanbul’un devlete sağladığı bütçe geliri, kamu harcamalarından aldığı payın kat kat üzerinde bulunuyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre bu yılın Ocak-Ekim döneminde ülke genelinde tahsil edilen 1 trilyon 829,8 milyar liralık verginin yüzde 45,3 oranındaki 828,1 milyar liralık bölümü İstanbul’dan elde edildi. Teşebbüs ve mülkiyet, bağışlar, faiz, pay ve cezalar, sermaye gelirleri gibi diğer gelirlerle birlikte 2 trilyon 199,4 milyar liraya ulaşan merkezi yönetim bütçesi toplam geliri içinde İstanbul’un payı 874 milyar lira ile yüzde 39,7 olarak gerçekleşti.
Bu arada, gelişmiş sanayisi ile en çok vergi ödeyen 3’üncü il olan Kocaeli’nin de toplam vergi tahsilatındaki payı yüzde 10,4, merkezi yönetim bütçe gelirlerindeki payı yüzde 9,2 oldu.
Dünyada finans; sanayi ve ticaret başta tüm sektörleriyle ekonominin kalbi konumunda bulunuyor. Türkiye’de finans sektörünün kalbi ise İstanbul’da atıyor.
İstanbul’da 49 banka, toplam 2 bin 545 şubesi ile faaliyet gösteriyor. Türkiye’deki tüm banka şubelerinin yüzde 26’sı İstanbul’da bulunuyor. Ülke genelindeki tüm ATM cihazlarının 11 bin 561’le yüzde 25’i, POS cihazlarının da 2 milyon 78 bin 544 adetle yüzde 49’u bu ilde.
Bankacılık sektöründe ülke genelindeki üye işyeri sayısında da İstanbul 2 milyon 69 bin 772 ile yüzde 44,7 pay alıyor. Bu, aynı zamanda ilin şirketleşme ve ticaret hayatındaki gelişmişliğini ve ülke genelindeki ağırlığını gösteriyor.
Paranın döndüğü yer
2021 sonu itibariyle 4 trilyon 921,8 milyar TL olan Türk bankacılık sistemindeki toplam mevduat hacminin yüzde 47,6 oranındaki 2 trilyon 343,8 milyar liralık bölümü İstanbul adresli mudilere ait. Aynı tarihte 4 trilyon 396,5 milyar lira olan toplam kredilerin yüzde 41,5 oranındaki 1 trilyon 826,6 milyarı da İstanbul’da mukim borçlulara ait bulunuyor.
Öte yandan Borsa İstanbul A.Ş. (BIST) dolayısıyla sermaye piyasasının da merkezi olan İstanbul, sigortacılık sektörü için de aynı konumda.
Büyük bir deprem olasılığı, milyonlarca işlemin elektronik ortamda gerçekleştirildiği tüm bu sektörlerin bilişim alt yapısı için de büyük risk oluşturuyor.
Ülke genelinde faaliyet gösteren telekomünikasyon firmaları ve operatörleri için de aynı durum geçerli. Deprem yüzünden iletişim hatlarının çalışmaz hale gelme olasılığı, bir distopya olarak nitelendiriliyor ve bu olasılığa karşı ek önlemlerin alınması gerekliliği vurgulanıyor.
En büyük firmalar bölgede
İstanbul Sanayi Odası’nın belirlediği en büyük 500 sanayi kuruluşunun 158’i İstanbul merkezli. Kocaeli merkezli 41 kuruluşla birlikte iki ildeki büyük sanayi kuruluşu sayısı 200’e yaklaşıyor.
Buna göre beklenen büyük depremin hedefindeki lokasyon, sahip olduğu dev sanayi kuruluşları ile yarattığı katma değer ve istihdam ettikleri kişi sayısı dikkate alındığında, ülke ekonomisinin adeta lokomotifi konumunda. Bu da olası depremin ülke ekonomisine tehdidinin büyüklüğünü ortaya koyuyor.
İstanbul’da 5 milyon araç var
İstanbul, aynı zamanda, nüfus büyüklüğü ve tüketim gücü dolayısıyla otomotiv sektörü için de ülke içindeki en büyük pazarı oluşturuyor. Ekim 2022 sonu itibariyle ülke genelindeki 14 milyon 157 bin 691 otomobilin yüzde 23,4 oranındaki 3 milyon 307 bin 777 adedi İstanbul sakinlerince kullanılıyor. Aynı tarihte 26 milyon 229 bine ulaşan toplam motorlu araç sayısında da İstanbul 4 milyon 895 bin 803 adetle yüzde 19 pay alıyor.
Bu arada İstanbul aynı zamanda 81 il içinde fiziki olarak en büyük doğalgaz ve elektrik hatları ile su şebekesi ve kanalizasyon alt yapısına sahip il durumunda. Büyük bir afette bu alt yapının hasar alması ise ülke ekonomisi için ciddi bir yıkım ve yükü ifade ediyor.
Konut stoku depreme hazır mı?
18 bin kişinin yaşamını yitirdiği 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden geçen 23 yılda, beklenen yeni büyük depreme hazırlık çalışmaları kapsamında hükümet çarpık kentleşmeyi bitirmek ve depreme dayanıklı evler inşa etmek “kentsel dönüşüm”e ağırlık verirken, gelinen aşamada depremde yıkılma olasılığı yüksek bina stokunun hala yüksek bir oran oluşturduğu belirtiliyor. Fay hattı üzerinde bulunan ve büyük bir depremin beklendiği İstanbul, yaşlı konut stokuyla dikkat çekiyor.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü raporuna göre İstanbul’da 1 milyon 225 bin bina ve bu binalarda 4,8 milyon dolayında daire bulunuyor. İlde yapım yılı 2000 ve öncesine ait bina sayısı 817 bin adedi aşıyor. Bu da yaklaşık 3,1 milyon konutun riskli olduğu anlamına geliyor. Riskli binalar toplamın üçte ikisini oluşturuyor.
Hane halkı ortalama büyüklüğünün 3,2 kişi olduğu dikkate alınınca, 7,5 ve üzeri bir deprem, en iyimser tahminle 10 milyona yakın insanın yaşamına birinci derecede tehdit oluşturuyor.
En riskli konutlar Fatih ve Üsküdar’da
Yapım tarihi 2000 ve öncesi yıllara ait binaların bulunduğu ilçelerin başında 39 bin 786 adetle Fatih geliyor. Bu ilçeyi, 35 bin 353 ile Üsküdar, 34 bin 618 ile Bağcılar, 34 bin 592 ile Pendik, 34 bin 333 ile Beykoz, 33 bin 727 ile Ümraniye ve 33 bin 68 binayla Sarıyer izliyor. Küçükçekmece’de 28 bin 156, Silivri’de 26 bin 630, Beyoğlu’nda 24 bin 992, Maltepe’de 24 bin 685, Esenyurt’ta 23 bin 800, Kartal’da 23 bin 702, Kağıthane’de 23 bin 690, Sultanbeyli’de 23 bin 275, Sultangazi’de 22 bin 923, Eyüpsultan’da 22 bin 137, Gaziosmanpaşa’da 21 bin 161 adet bu nitelikte bina bulunuyor.