İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ayasofya’nın ibadete açılması kararını değerlendirdi. İmamoğlu, “Ayasofya, benim aklımda ve vicdanımda 1453’ten beri cami. Aynı zamanda İstanbul medeniyetinin dünyaya mal olmuş bir değeri” dedi.
Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e açıklamalarda bulunan İmamoğlu, Özbey’in “Can Akın Çağlar’ı genel sekreter olarak atamanızla ciddi bir tartışma başladı. CHP lideri KemalKılıçdaroğlu size destek verirken bir yandan da partinizde epey tartışıldığı gözleniyor. Çok tepki aldınız mı?” sorusuna “Partinin içinden çok yüksek sayıda değil, ama kulağıma gelen ve bir-iki yönetici arkadaşımın uyarıları şeklinde aramalar oldu. Bunlar aslında Can Akın Bey ile görüşmelerimizin başından bu yana tespit ettiğimiz konulardı” yanıtını verdi.
Sohbetin devamında Özbey’in yönelttiği sorular ve İmamoğlu’nun bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
“Bu konuyla ilgili olanlar Ayasofya Camii’nin statüsünden bile habersiz”
Danıştay Ayasofya’da Atatürk’ün imzaladığı kanunu iptal etti. Siz bu tartışmanın neresinde duruyorsunuz?
“Ayasofya, benim aklımda ve vicdanımda 1453’ten beri cami. Aynı zamanda İstanbul medeniyetinin dünyaya mal olmuş bir değeri. Benim tüm konuşmalarımdaki ifadem “Ayasofya Camii’dir”. Danıştay’ın Ayasofya Camii kararının ardından gördük ki aslında bu konuyla çok ilgiliymiş gibi davrananlar Ayasofya Camii’nin statüsünden bile habersiz. Kendisine muhafazakâr diyen TV kanalları “İlk ezan okundu”, “İlk namaz 24 Temmuz’da kılınacak” diyor. Oysa 30 yıldır Ayasofya’da 5 vakit ezan okunuyor. İçindeki Abdülmecit Mescidi’nde namaz da kılınıyor. 1991’den beri kapısında tabela var. Bu konuda hassasiyetiniz varsa ve “İlk ezan okundu”, “İlk namaz 24 Temmuz’da” diyorsanız çok vahim. Ben çok şaşırdım. Öte yandan üzerine çokça kafa yormamız gereken bir unsur daha var.”
“Bizim için faturası çok daha ağırdır, unutmayalım”
Nedir?
“Ayasofya kararı iyi mi kötü mü diye sorgulamak yerine, sorgulanması gereken şey şu: Sadece bir yıl önce “Bu kararın getirisi götürüsü nedir? Burada bunu açıklamam doğru olmaz. Bunun bir götürüsü var. Bizim için faturası çok daha ağırdır, unutmayalım. Şu anda dünyanın çok çeşitli ülkelerinde bizim binlerce camimiz var. Acaba bunu söyleyenler (Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması) bu camilerin başına ne gelir bunu düşünüyor mu? Bunu söyleyenler dünyayı tanımıyorlar, muhataplarını bilmiyorlar. Onun için, ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim” denilirken bir yılda ne değişti? Şimdi ben sormak isterim: Dünyanın çeşitli yerlerindeki camilerimiz bu kararla riskli bir duruma düşmüş müdür? On binlerce Müslümanın, gurbetçi kardeşlerimin huzur içinde ibadetlerini yaptığı bu camilerin başına bir şey gelir mi? O ülkelerin yöneticileri böyle adım atarsa ve “Camilerle ilgili kararımıza yönelik ithamları, doğrudan egemenlik haklarımıza saldırı sayarız” derse ne olacak? Sadece bir yıl arayla doğan bu zıtlığın nedenlerini muhakeme etmeyeceğiz ama Danıştay’ın sonuç kararına siyah ya da beyaz diyeceğiz. Bu olmaz, bu, aklıselim milletimizce mutlaka muhakeme edilecektir. Ben insanların bunu tartmasını çok isterim ve tartacaklardır da.”
“Tümüyle İstanbul’da büyük bir rant mücadelesi içindeler”
Pek çok uzmanla birlikte Kanal İstanbul’u anlatan bir kitap yayımladınız. Kanal İstanbul’da şu anda hangi aşamadayız?
“Açıkçası kural tanımaz bir biçimde Kanal İstanbul ile ilgili bakanlık hızla yol alıyor. ÇED planları askıya alındı. Dava açtık, 100 binlik planlar devreye alındı, itirazlarımızı yaptık. Şu anda aynı anda 5 binlik ve binlik planlar hızla askıya asıldı. İnanın İpek Hanım, İstanbul’da 25 yıldır belediyeyi yönetmiş olan bu akıl, çok masum bir planlama için bile bir bölgeyi 15-20 sene mahrum etmiş. İstanbul’da bunun onlarca örneğini verebilirim. Öyle bir aceleleri var ki, neyin peşindeler? Hukuki süreci umursamadan düşünsenize 7-8 ayda bütün süreçleri tamamladılar.”
“Tümüyle İstanbul’da büyük bir rant mücadelesi içindeler. Buradan kamusal kazanımların ötesinde bireysel kazanımın öne çıkacağı bir süreci ne yazık ki desteklemekle meşguller. Kimdir bunlar, şu anda tek tek tanımlamak, bunları ortaya koymak mümkün olamayabilir ama inşallah buna gerek de kalmayacak. Biz bunu yaptırmayacağız. Orada 30 milyon metrekarenin üzerinde bir arazi değişimi yaşandığını tespit ettik.”
“Kanalla bir ada oluşturmanın sakıncalarını anlatacağız”
Kanal İstanbul’un Boğaz trafik güvenliğini sağlayacağı, çünkü Boğaz’daki gemi trafiğinin giderek artacağı söyleniyor. Bu doğru mu?
“Doğru değil. İstanbul Boğazı’nda son 15 yılda gerçekleşen kazaların yüzde 67’si teknik arızadan. Ayrıca son 15 yılda yaşanan kaza sayısında yüzde 39 azalma var. 2007’de İstanbul Boğazı’nı 56 bin 606 adet gemi kullanmış. 2011’den sonra bu sayı 50 binin altına iniyor. 2019’a gelindiğinde 41 bin 112’ye düşüyor. Son 12 yılda yüzde 27.4 oranında azalmış. Ben söylemiyorum, bilim adamları açıklıyor. 200 metrenin üstündeki birçok geminin yapılacak kanalda manevra kabiliyeti yok. Meşhur bir Samsun-Ceyhan oru hattı vardı, yapın; yani tankerleri Boğaz’dan geçirmek istemiyorsak muazzam bir proje, yapılsın, alkışlarız.”
Liderlere tam olarak ne diyeceksiniz?
“Evvela Montrö’yü anlatacağız. Elbette ki çevreye olan etkisinden bahsedeceğiz. İstanbul’un geleceğinin bu kadar plansızlaştırılması ve bu kadar kötü bir sürece sürüklenmesine sebep olacak kanalın pozisyonundan bahsedeceğiz. Mesela, kuzey-güney ekseninde Karadeniz ile Marmara’yı birbirine bağlıyor. Üstünde sekiz tane boğaz köprüsü yapılacak. En küçüğü 900 metre… Bu köprüler bedava mı olacak mesela. Her köprünün maliyetini düşünün. Kanalla bir ada oluşturmanın sakıncalarını, depremle bağını anlatacağız.”