TBMM Deprem Araştırma Komisyonu dünkü toplantısında yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür’ü dinledi. Kalıcı konutlarla ilgili bilgiler veren Görür, “Antakya’dan Diyarbakır’a kadar yerleşime uygun alan bulamazsınız. Tümü aktif fay hatlarıyla kaplı. Burayı yeniden inşa edecekseniz; çok özel inşaat yolları kullanacaksınız. Bir an önce bitirelim derseniz; depremler dirençli hale getiremezsiniz” ifadelerini kullandı.
Marmara’da beklenen depreme dikkat çeken Görür, “Eğer İstanbul’da beklediğimiz deprem olursa, İstanbul’daki iş dünyasının depreme hazırlıksızlığı nedeniyle Marmara’daki ekonomi çarkları durur. Bu da Türkiye’nin ekonomik anlamda dizüstü çökmesi demek” dedi.
‘BU KADAR KAYIP OLMAZ’
Komisyon toplantısına çevrimiçi bağlanan Görür, şunları söyledi:
“Deprem nerede olacak, nasıl olacak, ne zaman olacak ne büyüklükte olacak gibi konuşmalar yapılmasını pek yararlı bulmuyorum. Ülkemizde herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda büyük bir deprem olabilir. Olduğunda da binlerce, on binlerce insanımızı 1-2 dakika içinde kaybedebiliriz. Yalın gerçek budur. Türkiye’nin deprem sorunundan kurtulabilmesinin tek yolu yerleşim alanlarını deprem dirençli hale getirmektir. Deprem dirençli kentleri deprem yıkamaz, bu kadar kayıp verilmez. Ölenler tesadüfen ölür. Bir kent şu 6 bileşene sahiptir:
- Yönetim sistemi: Yönetim bu işi yaparken elinde bir kılavuzun olması gerekir. O kılavuzda mikro bölgelemedir. Maalesef bizim ülkemizde İstanbul hariç hiçbir yerde mikro bölgeleme mevcut değildir. İmara açacaksanız mikro bölgelemeyle yönetici o bölgede sıvılaşma var mı yok mu söyleyebilir. Belediye başkanının bunu bilmesi lazım.
- Halk: Bir kenti deprem dirençli yapmak için halkı deprem bilinçli, deprem kültürlü yapmak zorundasınız. Depremde olabilecek yanlışlıklara engel halkın kendisi olmalıdır. Bu da ancak deprem kültürüyle olur. Halkı eğitmek zorundayız; medyayla, kamu spotlarıyla, okullarda bunu anlatmak zorundayız.
- Altyapı: Bugünkü deprem bölgesine bakın ne durumdalar. Niye? Yanlış yapıldıkları için. Deprem dirençli bir kent yapacaksak önce oranın altyapısını elden geçireceğiz. Bugün İstanbul’da çok büyük ölçüde kanalizasyon şebekesinin çökeceğini düşünüyorum. Sebebi yanlış malzeme kullanmak.
- Yapı stoku: Önce kentinizin yapı stokunu incelersiniz, deprem dirençli olan ve olmayan binaları belirlersiniz. Bütün kentlerimizde ülkemizdeki yapı yönetmeliklerine uygun binalar yapılmış olsaydı bizim binalarımız depremde bu kadar kötü performans vermezdi.
- Çevre ve ekosistem: İstanbul bölgesinde hesapladığımız gibi 100 milyon tona varan moloz ortaya çıkıyor. Deprem olacak ilde molozların hesaplamasını yapmazsanız, o zaman rastgele dökersiniz. Bu döküntülerde ağır toksik, kansorejen konsantrasyonlar olur. Yağmur olunca bunlar toprağı kirletir, toprak yeraltı suyunu kirletir, oradan denize karışır. Depremin iki dakikada öldürdüğü binlerce insanın fazlasını hastalık yok etmeye devam eder.
- Ekonomi: Deprem çok büyük bir ekonomik felakettir. Gaziantep, Maraş’a bakın. Bugün ekonominin çarkları durdu. Ekibin yarısı ya öldü ya göç etti. Pazarı kaybetti, müşteriyi kaybetti. O bölgeyi 10-15 senede aynı konuma getiremezsiniz.
‘7.5’E HAZIR OLUN’
İstanbul’un yüzde 7’sinin “dere yatağı olduğunu” vurgulayan Prof. Dr. Okan Tüysüz, olası İstanbul depremi için hazır olunması gereken değerin 7.5 olduğunu söyledi. Tüysüz, “Yeşilköy, Bakırköy, Eminönü, Fatih, Küçükçekmece ve Büyükçekmece’nin zemini zayıf” ifadelerini kullandı.
AFET BAKANLIĞI KURULMALI
Görür sözlerini şöyle sürdürdü: “Öncelikle Afet Bakanlığı kurulacak. O bakanlık en fazla bütçenin verileceği, liyakate bağlı bir ekip sistemiyle kurulacak. 20 yılda bütün Türkiye’yi deprem dirençli hale getirebiliriz. Anneler çocuklarının hayatından endişe etmez, okullarımız, hastanelerimiz açık kalır. Bunu çağdaş ülkeler başarmış, biz de başarabiliriz, her şeyimiz var.”