Kurulduğu günden bu yana sektörün nabzını tutan AYİDER, üyelerini, inşaat ve yapı-malzeme sektör temsilcilerini 27 Mart Çarşamba günü Büyük Kulüp’te geleneksel iftar davetinde bir araya getirdi. Sektör sorunlarının da konuşulduğu davette konuşma yapan AYİDER Başkanı Hakan Şişik, “Kurulduğumuz günden bu yana kentsel dönüşüm her zaman gündemimizdeydi. Kentsel dönüşümün parsel bazlı değil, ada bazı olması gerektiği, salt çoğunluğun gerekliliği gibi birçok konuyu gündeme taşıdık. Bunların bazıları çözüme kavuşurken kentsel dönüşümde yine de istediğimiz noktada değiliz. Artık şehirlerimiz sadece deprem değil, iklim tehdidiyle de karşı karşıya. İstanbul’u tehdit eden iklim krizine karşı binaların yeşil dönüşümünü de gerçekleştirmeliyiz. İstanbul, tarihten beri su fakiri bir kent ve iklim kriziyle birlikte de yağmur periyodlarının azalması nedeniyle barajlardaki su azaldı. Bu yüzden su tüketimini azaltmalıyız. Binalarda, siyah, gri ve mavi su ayrımlarının zorunlu olması ve planlara da işlenmesi gerekiyor. Büyük sitelerde bu yapılmaya çalışılıyor ancak müstakil binalarda da bunun yapılması lazım. Binalarımızı, kendi kendine yeten, doğaya zarar vermeyen, enerjiyi minimum tüketen hale dönüştürmeliyiz. Her döktüğümüz bir metreküp beton, milli servet. Konut alıcıları, inşaat firmalarından mutfak markasını talep ediyor ama siyah, gri su ayrımı istemiyor. Ne yazık ki bu konuda konut alıcısı bilinçsiz. Biz de bu konuya dikkat çekmek, dernek üye firmaların su tasarrufunu önemseyen çevreyle dost binalar inşa etmesi adına Dünya Su Konseyi’ne üye olduk. Konseye Türkiye’den üye olan tek dernek unvanına sahibiz” dedi.
“Eleman beklerken maliyetler de artıyor”
Hakan Şişik, konuşmasında aynı zamanda sektördeki eleman sorununun da devam ettiğine dikkat çekerek şu açıklamalarda bulundu: “Günlük 1.500-2.000 TL yevmiye vermemize rağmen ne yazık ki usta bulmakta zorlanıyoruz. Bunun bir nedeni artık gençlerimizin neredeyse hepsi üniversite mezunu. Türkiye, en çok üniversite mezununun olduğu ülke konumuna geldi. İkincisi ustaların daha çok deprem bölgesinde çalışıyor olması. Zaten bir eleman eksikliği sorunu vardı ve mevcuttaki ustaların da deprem bölgesine kayması nedeniyle bulamıyoruz. İnşaatın tarzına göre çalıştıracağınız kalifiye elemanın da iş becerisinin daha yüksek olması gerekiyor. Bu da fiyatı artırıyor ve onlar da yoğun oldukları için bazen o işi yapacak kişi için 3 ay beklemek durumunda kalıyoruz. Fakat o 3 ay içerisinde de maliyetler hızla artmaya devam ediyor. Ne yazık ki bu konu sadece bizim değil, ülkemizin ana gündem maddesi durumunda. Sadece inşaatta çalışanlar deprem bölgesinde değiller, aynı zamanda daha yüksek fiyata yurt dışında da çalışmayı tercih ediyorlar. Her yere üniversite açmaktan ziyade ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda hem mavi yakalı hem de beyaz yakalı yetiştirmeliyiz.” İnşaat maliyetlerinin öngörülemez bir hızda artmaya devam ettiğini belirten Şişik, “Çimento, demir-çelik ve mobilya en çok artan kalemler oldu. Ortalama olarak bir evin metrekare maliyeti 30 bin TL’lerden başlıyor. İnşaat maliyetlerinin artmasının nedenlerine bakacak olursak kurdaki oynaklık, akabinde talep arz dengesinin bozulması, pandemi sonrasında arsa fiyatlarının artması gibi faktörleri sıralayabiliriz. Maliyetleri azaltacak tedbirlere baktığımız zaman ise yeni arsalar geliştirmek, kurdaki denge ve konuttaki arz talep dengesinin sağlanması önemli adımlar olacaktır. İnşaat sektörünün Türkiye’nin lokomotif sektörü olduğunu unutmamamız gerekiyor” açıklamalarında bulundu.