İstanbul Boğazı demek aynı zamanda deniz kenarında tüm görkemiyle dikilen birbirinden güzel tarihî yalılar demektir. Farklı dönemleri ve mimari üslûpları kusursuz şekilde yansıtan bu yalılar İstanbul’un en önemli kültürel miraslarından. Günümüze yaklaşık 360 tanesi ulaşabilmiş bu muhteşem yapıları yakından tanımaya ne dersiniz? Gelin, tarihin tozlu sayfalarında kaybolmaya yüz tutmuş hikâyelerle beraber eşsiz bir yolculuğa çıkalım.
İstanbul Boğazı deyince ilk akla gelen şeylerden biri boğazın incisi yalılar elbette. Sırtını korulara, ayaklarını denize vermiş cennet bahçeleri adeta. Farklı dönemleri ve farklı mimari anlayışları temsil eden yaklaşık 600 yalıdan bugüne kadar aslını koruyabilen 150 tane kalmış durumda. Toplamda İse yaklaşık 360 yalı bulunuyor.
İstanbul Boğazı’nın en güzel köşelerinde bulunan yalılar hem Avrupa yakasında hem de Anadolu yakasında geniş bir alana yayılıyor. Bir boğaz turu ile en güzellerini görmek mümkün. Hatta bazı yalılar özel etkinlikler için kiralanabiliyor bile.
Osmanlı döneminde yalıların renkleriyle ilgili belli bir sistematik bulunuyordu. Buna göre devlet mensupları kırmızı renkli yalılarda oturuyordu. Açık renkli yalılar Müslümanlara, gri ve tonlarındaki yalılarsa gayrimüslimlere aitti. Boğazda gezerken aslını koruyabilen bir yalı görürseniz bu bilgi aklınızda olsun.
İstanbul Boğazı ya da nam-ı diğer Boğaziçi, Osmanlı Hanedanı için en gözde mekânlardan biriydi. Sultan ve yakınları İstanbul Boğazı’nda çok sayıda yalı ve saray inşa etmiştir. İstanbul’un en güzel yerine kayıtsız kalmak mümkün değil tabii ki. Bu yapılar arasında Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Adile Sultan Kasrı, Beylerbeyi Sarayı ve Küçüksu Kasrı en bilinenleridir.
Ünlü yazar Abdulhak Şinası, yalılardaki yapıyı Osmanlı İmparatorluğu’ndaki etnik çeşitliliğin bir yansıması olarak kabul ediyordu. Abdulhak Şinasi’ye göre yalılar imparatorluğun minyatürü gibiydi. Şöyle diyordu; “Eski Büyük yalılar Osmanlı İmparatorluğu’nun küçük birer minyatürü gibiydiler: Dadı Çerkez, bacı Zenci, hizmetçi Rum, evlatlık Türk, sütnine melez, kâhya kadın Trakyalı, ayvaz Ermeni, aşçı Bolulu, kayıkçı Türk veya Rum, haremağası Habeş, bahçıvan Arnavut olurdu. Müslüman-Hristiyan bu unsurlar, bir çatı altında toplanarak imparatorluk içindeki durumu, burada devam ettirirlerdi.”
Mimarisi ve görkemiyle kendine hayran bırakan İstanbul Boğazı yalıları, aynı zamanda dünyanın en pahalı konutları arasında yer alıyor. Boğazın mimari olarak en dikkat çeken yalılarından olan Zeki Paşa Yalısı, dünyanın en pahalı 10 evi arasında gösteriliyor. Yalı, 2019 yılında 550 milyon TL’ye satışa çıkarıldı. Ancak alıcı bulamadı.
Boğazdan vapurla geçenlerin gördükçe imrendiği, hayallere daldığı, hikâyesini merak ettiği onlarca harika yalı var. Bu yazımızda sizler için Avrupa ve Anadolu yakasının en ilgi çekici yalılarını derledik.
Avrupa Yakası Yalıları
Avrupa yakasındaki yalılar özellikle görkemli mimarisi ile öne çıkıyor. Bebek, Sarıyer ve Beşiktaş bölgelerinde yoğunlaşan yalılar, farklı mimari anlayışların iyi birer temsilcisi. Bugün, Beşiktaş’tan Tarabya’ya doğru sahil yolu üzerinden yapılacak bir yolculukta bu mimari çeşitliliğin önemli bir kısmı görülebilir.
Beşiktaş, Ortaköy ve Kuruçeşme daha çok şehzade ve hanedan üyelerinin tercih ettikleri mekânlardı. Sadrazamlar, vezirler ve divan üyeleri Bebek’i tercih ederken ilmiye sınıfı Rumeli Hisarı’nda ikamet ederdi. Gayrimüslimler ve Avrupalı diplomatlar ise çoğunlukla Arnavutköy, Yeniköy, Tarabya ve Büyükdere’de otururdu.
İşte Avrupa yakasındaki en ilginç ve ünlü yalılar.
Esma Sultan Yalısı
Ortaköy sahilinde, Ortaköy Camisi’nin yanında yer alan Esma Sultan Yalısı, neo-klasik üslupta yapılmış en iyi eserlerden biridir. Mimarı Sarkis Balyan’dır. İki katlı yalının yüz ölçümü yaklaşık 900 metrekare, bahçesi ise yaklaşık 4 bin metrekaredir. Boyutları ve yapı malzemesi açısından diğer yalılardan ayrılan Esma Sultan Yalısı, adını Sultan Abdulaziz’in kızı Esma Sultan’dan alır. Yalı, dönemin önemli devlet adamlarından Çerkes Mehmet Paşa’yla evlenen Esma Sultan’a düğün hediyesi olarak verilmiştir. Esma Sultan’ın 1899’da ölümünden sonra Sultan Abdulaziz yalıyı kardeşi Cemile Sultan’a vermiştir.
1915’e kadar hanedan mülkü olan yalı, 1918’den itibaren Rum okulu, 1922’den sonra ise tütün deposu olmuştur. Daha sonrasında uzunca bir süre âtıl durumda kalmış ve 1975’te büyük bir yangın sırasında sadece dış cephesi kalacak hale gelmiştir. 1999 yılında orijinal planına sadık kalacak şekilde cam ve çelik malzeme kullanılarak restore edilen yalı, 2001 yılından itibaren festival, konser, toplantı ve sanatsal etkinlik merkezine dönüşmüştür.
Esma Sultan Yalısı, bugün İstanbul Boğazı’nın en gözde mekânlarından biridir.
Yılanlı Yalı
Klasik dönem Osmanlı sivil mimarisinin en önemli yapılarından biri olan Yılanlı Yalı, Bebek ile Rumeli Hisarı arasında, Aşiyan Parkı’nın yanında yer alır. Taş duvar üzerine ahşap olarak inşa edilen yalının sofaları oldukça geniştir. 1964’te şüpheli bir yangında ciddi zarar gören Yılanlı Yalı’nın bir bölümü 1989’da restore edilmiştir.
Yalının adının Yılanlı Yalı’ya çıkma hikâyesi de hayli ilginçtir. Rivayete göre Sultan 2. Mahmud bir boğaz gezisi sırasında yalıyı görüp çok beğeniyor. Musahip Said Efendi’ye yalının kime ait olduğunu soruyor. Ancak yalıda gözü olan Musahip Said Efendi, Sultan 2. Mahmud’a yalının yılanlı kayalıklar üzerine inşa edildiğini ve bu yüzden yalıda sürekli yılan çıktığını söylüyor. Sultan 2. Mahmud, bu hikâye üzerine yalıyı almaktan vazgeçiyor. Yalının adı da bu hikâye nedeniyle Yılanlı Yalı oluyor.
Şerifler Yalısı
Emirgan’da yer alan Şerifler Yalısı, Osmanlı-Barok üslubundaki Bağdadi tarzda yapılmıştır. Mimarı A. Ignace Meilling’dir. 1782-1785 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen Şerifler Yalısı, Avrupa yakasındaki en eski yalıdır. 1940’larda harem bölümünün yıkılmasından sonra batı yönüne eklenen iftariye salonuyla beraber toplam 350 metrelik bir alana yayılmıştır. Ayrıca hizmetkârların kullanması için inşa edilen bendegân binası bulunmaktadır.
19. yüzyıl ortalarında yeniden inşa edilen yalı, bir dönem Osmanlı Meclisi’nde Hicaz temsilcisi olan Mekke Şerifi AbdullahAbdiilah Paşa tarafından satın alındı ve adı bu nedenle Şerifler Yalısı olarak anılmaya başlandı. Paşanın ölümünden sonra bir iş insanı tarafından satın alınan yalı, 1971 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından satın alınarak Türk İslam Eserleri Müzesine bağlanmıştır.
Emine Valide Paşa Yalısı
Bugün Mısır Konsolosluğu olarak hizmet veren Emine Valide Paşa Yalısı, Bebek’te bulunmaktadır. 1902 yılında yapılan yalının mimarı Raimondo D’Aranco’dur. Art nouveau stilindeki mimarisi ile dikkat çeken yapının birinci kat cumbalarının arasına loca ve teraslar yerleştirilmiştir. Deniz cephesi ise zengin bir süslemeye sahiptir.
Yalının adını aldığı Mısır Hidivi 2. Abbas Hilmi Paşa’nın annesi olan Emine Valide Paşa, Osmanlı Devleti’nde “paşa” unvanı verilen tek kadındır. Rivayete göre Emine Valide Paşa yalısını Türkiye Cumhuriyeti kurulunca devlete bağışlamak istemiş ancak devir teslim sırasındaki yazışmalarda adı Bebekli Emine Hanım olarak geçtiği için kızıp yalıyı Mısır Hükûmetine bağışlamış. Bugün hâlâ Mısır Konsolosluğu olarak faaliyet göstermektedir. Şu anki haline 2011 yılında bitirilen uzun restorasyon sayesinde gelmiştir.
Ahmet Afif Paşa Yalısı
İstinye-Yeniköy sahil yolu üzerinde bulunan Ahmet Afif Paşa Yalısı’nın 1900-1910 yılları arasında yapıldığı kabul ediliyor. Mimarı Alexandre Vallaury’dir. Klasik boğaz yalılarından farklı olarak haremlik ve selamlık bölümü aynı çatı altında olan yalı, doğu ve batı mimari özelliklerini beraber taşımasıyla ünlüdür. Örneğin soğan başlı kubbeler ile dalgalanan saçaklar birlikte kullanılmıştır. 2200 metrekarelik alana yayılan 4 katlı yalının bir diğer özelliği de karmaşık bir yapıya sahip olmasına rağmen boğazdaki diğer yalılara göre dışarıdan oldukça mütevazı görünmesidir.
Yalı adını dönemin Levazımat Reisi ve Birinci Ferik Ahmet Afif Paşa’dan alır. Afif Paşa, 1920’de ölünce yalı oğluna geçer. Daha sonraki sahibi ise Pera Palas Oteli’nin sahibi Misbah Muhayyeş’tir. Rivayete göre ünlü polisiye edebiyatı yazarı Agatha Christie de Misbah Muhayyeş’in davetiyle Ahmet Afif Paşa Yalısı’nda bulunmuştur. Ayrıca TRT yapımı Aşk-ı Memnu dizisi de bu yalıda çekilmiştir.
Huber Köşkü
Tarabya’da bulunan Huber Köşkü şu anda Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılıyor. 34 bin metrekarelik büyük bir arazi içerisinde yer alan yalı toplam 950 metrekare civarında bir alan kaplar. Genel mimarî karakteri art nouveau olarak tanımlanan Huber Yalısı’nın önemli bir özelliği de Çin, Hint, İran, İslam, Osmanlı ve Avrupa üsluplarının beraber kullanılmasıdır.
Mimarı ve ilk sahibi bilinmeyen yalının adı Alman Mauser ve Krupp silah şirketinin temsilcisi Huber’den geliyor. Yalı, 1880’den sonra gelişen Almanya-Osmanlı ittifakının önemli bir sembolü kabul edilir. Huber’den sonra Prenses Kadriye ve eşi Mahmut Hayri Paşa’ya geçen yalı, sonrasında Notre Dame de Sion Okulu’na bağışlanmıştır. 1985 yılında kamulaştırılarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne tahsis edilmiştir.
Yusuf Ziya Paşa Köşkü
Sarıyer’de bulunan Yusuf Ziya Paşa Köşkü, Perili Köşk adıyla da bilinir. Yaklaşık 5 bin metrekarelik alana yayılan 10 katlı köşk bir yanda Marmara Denizi’ni diğer yanda ise Karadeniz’i görüyor.
Yapımına 1910 yılında başlanan köşkün ilk sahibi Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın başyaveri Yusuf Ziya Paşa’dır. Ancak 1914’te 1. Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle ustalar askere alınınca inşaat yarım kalmıştır. Sadece giriş katı olan, üst katları yapılamayan köşkün adı sonraki yıllarda Perili Köşk olarak anılmaya başlanmıştır. 1995-2000 yılları arasında restore edilen köşk, bugün Borusan Contemporary ofis-müzesi olarak hizmet vermektedir.
Said Halim Paşa Yalısı
Yeniköy’de yer alan Said Halim Paşa Yalısı, önünde bulunan aslan heykelleri nedeniyle Aslanlı Yalı olarak da bilinir. Neo-klasik tarzda inşa edilmiş yalı sade dış görünüşüne karşın iç dekorasyondaki Arabesk unsurlar nedeniyle Arap saraylarını da andırır. Haremlik ve selamlık bölümleri aynı çatı altında düşünülmüş olan yalı ampir üslup cephe ve pencereleri ile sadelik ve şıklığı birlikte barındırmaktadır.
Yalının ilk sahipleri Düzoğulları Ailesi olarak bilinmektedir. Daha sonrasında yalıyı alan Aristarhis Ailesi yalıyı yıktırıp tekrardan inşa ettirmiştir. Bir sonraki sahibi Prens Abdülhalim Paşa’nın yalıyı küçük bulması nedeniyle yeniden yapılmıştır. Bundan sonra ise adını aldığı Sait Halim Paşa yalının sahibi olmuştur. 1995 yılında geçirdiği yangından sonra büyük bir restorasyon çalışması yapılmış ve 2002 yılında tamamlanmıştır. Bugün düğün, toplantı ve davet merkezi olarak hizmet vermektedir.
Hatice Sultan Yalısı
Ortaköy’de bulunan yalı, altı sultan yalısından şu anda ayakta kalan tek yalıdır.
Neo-klasik üslupta yapılan ve 19. yüzyıl özellikleri gösteren yalı 4 katlıdır. Kırma çatılı, dar saçaklı ahşap karkas yapıdadır. Dış cephede iyonik ve eklektik ahşap kullanılmıştır. Pencere alt ve üstlerinde ise ahşap süslemeler vardır.
Ali Saib Paşa tarafından yaptırılan yalı, paşanın vefatından sonra 2. Abdulhamid tarafından satın alınmış ve Sultan 5. Murad’ın evlenen kızı Hatice Sultan’a düğün hediyesi olarak verilmiştir. 1924 sonrasında yetimler yurdu ve ilkokul olarak kullanılan yalı, 1973 yılından itibaren İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü olarak hizmet vermiştir.
Boğaz Köprüsü ayakları çakılırken zemini büyük zarar gören Hatice Sultan Yalısı, 1983 yılında yapılan onarımda beton isnatlar yardımıyla kurtarılmıştır.
Muhsinzade Mehmet Paşa Yalısı
Bugün Les Ottoman Oteli olarak bilinen Muhsinzade Mehmet Paşa Yalısı, Kuruçeşme meydanında yaptırılmıştır. Adını da yaptıran Sadrazam Muhsinzade Mehmet Paşa’dan almaktadır.
Yaklaşık 3 bin 600 metrekare alan üzerine kurulu olan yalı, Muhsinzade Yalısı olarak da bilinir. Denize bakan cephesi 72 metredir.
Muhsinzade Mehmet Paşa tarafından bir süre kullanıldıktan sonra, evlenen kızı Rukiye Hanım’a düğün hediyesi olarak verilen yalı, 1920’ye kadar ailenin mülkü olarak kalmıştır. Ancak çok yıpranan ve onarılmayan yalı bu tarihten sonra bir kömür tüccarına depo olarak kiralanmıştır. 1935’te ise kum deposu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra 1980 yılında mirasçılar araziyi satmış ve sonrasında restore edilmiştir. Bugün ise butik bir otel olarak hizmet vermektedir.
Şehzade Burhaneddin Efendi Yalısı
Yeniköy’de bulunan ahşap yalı adını 2. Abdülhamid’in oğlu Şehzade Burhaneddin’den alır. Yaklaşık 3 bin 500 metrekarelik alana yayılan Şehzade Burhaneddin Efendi Yalısı, İstanbul Boğazı’nın en büyük yalılarından biridir. Bodrumla beraber dört katlıdır ve toplam 64 odası bulunmaktadır. Neo-barok tarzına yakın bir üslupta inşa edilmiş yalının süslemelerinde ise art nouveau etkileri görülür.
1785’te yapıldığı tahmin edilen yalıyı Şehzade Burhaneddin 1912 yılında yıktırıp tekrar yaptırmıştır. 1923 yılında yalıyı Mısırlı Ahmet İhsan Bey satın aldıktan sonra yalının adı Mısırlı Yalısı olarak da anılmaya başlamıştır. 1987’de bütünüyle restore edilerek orijinal yapıyı ortaya çıkacak bir restorasyon süreci geçirmiştir.
Mediha Sultan Yalısı
Bugün Baltalimanı Hastanesi olarak hizmet veren Mediha Sultan Yalısı, 18. yüzyıl ortalarında Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarları Karabet Amira Balyan ve Sarkis Balyan’dır.
1600 metrekarelik bir alana yayılan yalı iki katlıdır ve kâgir olarak yapılmıştır. Neo-klasik üslubun iyi bir örneği olan Mediha Sultan Yalısı geniş bir avluya sahiptir. Sekizer mermer sütunlu mermer kaideli bahçesi olan yalının havuzu da bulunmaktadır. Pencerelerin bazıları kemerlidir.
Damatkıran Sarayı adıyla da bilinen yalı, Osmanlı Devleti’nin son döneminde pek çok trajik olaya şahitlik etmiştir. 1887 yılında 2. Abdülhamid tarafından kız kardeşi Mediha Sultan’a hediye edilen yalı, Mediha Sultan’ın ikinci evliliği olan Damat Ferit Paşa’yla evlenmesinden sonra Damat Ferit Paşa Yalısı olarak da bilinmektedir. Cumhuriyet döneminde uzunca bir süre âtıl durumda kalan yalı, 1943’te Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. 2000’li yıllarda kapsamlı bir restorasyon geçiren yalı, bugün Baltalimanı Hastanesi olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
Zeki Paşa Yalısı
Dünyanın en pahalı 10 evinden biri olarak gösterilen Zeki Paşa Yalısı, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün hemen altında, Rumeli Hisarı’nda yer almaktadır.
19. yüzyılın ikinci yarısında yapılan yalının mimarı Alexandre Vallaury’dir. Boğazın diğer yalılarından farklı olarak mimarisi şato görünümündedir. Yaklaşık 4 bin metrekarelik bahçe içerisinde bulunan yalı barok üslubun Türkiye’deki en güzel örneklerinden biridir. Yalıya hem bahçeden hem de denizden girilebilmektedir. Ayrıca bahçede mermer selsebil ve mermer havuz bulunmaktadır.
Filinta Mustafa olarak da bilinen Mustafa Zeki Paşa (diğer adıyla Tophane Müşiri Zeki Paşa) 2. Abdülhamid’in en güvendiği devlet adamı ve askerlerden biriydi. Mirasçıları tarafından 1981 yılından itibaren birkaç kez satışa çıkarılan yalıya beklenen teklif verilmediği için satış gerçekleşmedi. Ancak hâlâ dünyanın en pahalı evlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Anadolu Yakası Yalıları
İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasındaki yalılar, yine Avrupa yakasında olduğu gibi farklı dönem ve farklı mimari anlayışları çok iyi yansıtırlar. Anadolu yakasındaki yalılar daha çok gayrimüslimlere aittir. Özellikle din adamları ve ilmiye mensupları Beylerbeyi’nde, Hristiyan ve Yahudiler ise Kuzguncuk’ta konuşlanmıştır. Anadolu yakasındaki en fazla yalı görebileceğimiz bölgeler ise Kanlıca, Beykoz, Anadolu Hisarı ve Beylerbeyi’dir.
Çürüksulu Yalısı
Çürüksulu Ahmet Paşa Yalısı olarak da bilinen yalı, Salacak sahiline dik çıkan bir sokakta yer almaktadır. 1960’larda aradan yol geçmesi nedeniyle artık teknik olarak köşktür.
Çürüksulu Yalısı, Tırnakçızade Ailesi tarafından yaptırılmıştır. 1890’a kadar Tırnakçı Ailesi’nde kalan yalıyı bu tarihte Çürüksulu Ahmet Paşa satın almış ve bazı düzenlemelerle tipik bir 19. yüzyıl Boğaziçi yalısına dönüştürmüştür.
Yalının bugüne kadarki en ünlü sahibi ise Ahmet Paşa’nın kızı Belkıs Hanım’dır. Verdiği partiler ve geniş Avrupai çevresiyle bilinen Belkıs Hanım, 1968 yılına kadar yalıda kalmıştır. Ancak bu dönemde Muharrem Nuri Birgi yalıyı satın alarak restore ettirmiştir. Dıştaki ahşap cephe restorasyon sırasında korunmuş ve ilk hali olan kırmızı aşı boyası ile boyanmıştır.
Ahmet Mithat Efendi Yalısı
Beykoz Yalıköy’de yer alan yalı, 19. yüzyılda inşa edilmiştir. Tanzimat dönemi ünlü yazarlarından Ahmet Mithat Efendi’nin satın aldığı tarih 1892 olarak bilinmektedir. Bu tarihten sonra ünlü yazarın adıyla anılmaya başlanmıştır.
Ahmet Mithat Efendi yalıyı satın aldıktan sonra yıktırıp baştan inşa ettirmiştir. Servis katı üzerinde üç kat bulunan yalı her ne kadar sonradan eklenen devasa balkonları ile orijinalliğini kaybetmiş olsa da neo-klasik üslubu iyi yansıtan bir yalıdır.
Ahmet Mithat Efendi, 1912’deki vefatına kadar bu yalıda yaşamıştır. Sonrasında ise mirasçıları yalıda oturmaya devam etmiştir.
Ahmet Fethi Paşa Yalısı
Pembe yalı olarak da bilinen Ahmet Fethi Paşa Yalısı’nın ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte (18. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir), 19. yüzyıl başından itibaren Ahmet Fethi Paşa’nın mülkiyetinde olduğu bilinmektedir. Üsküdar ve Kuzguncuk arasında yer alır.
1801 yılında doğan Ahmet Fethi Paşa başarılı bir diplomat ve askerdir. Hızlı aldığı terfiler sonrasında 1840 yılında Sultan Abdülmecid’in kız kardeşi Atiye Sultan ile evlenmiştir.
Yalı, Ahmet Fethi Paşa sahibi olduktan sonra restore edilmiş ve taş temeller üzerine tuğlaların da kullanıldığı bir mimariye sahiptir. Bu anlamda Osmanlı sivil mimarisinin özelliklerini iyi yansıtmaktadır. Bunun yanında Ahmet Fethi Paşa Kuzguncuk’ta bulunan yalısına dünyanın dört yanından en nadide eserleri bulmakta o kadar uzmanlaşmıştır ki, Sultan Abdülmecit Dolmabahçe Sarayı’nın döşenme işlerini de Ahmet Fethi Paşa’ya teslim etmiştir.
1922-23 yıllarında ciddi bir yangın atlatan yalı, 1973 yılında restore edilerek iyi bir durumda günümüze kadar gelebilmiş ender yalılardandır.
Mabeyinci Faik Bey Yalısı
Beylerbeyi-Üsküdar arasında kalan Yalıboyu caddesinde yer alan yalı, 1890’da Mabeyinci Faik Bey tarafından yaptırılmıştır.
Mabeyinci Faik Bey, 2. Abdülhamid dönemindeki en etkili devlet adamlarından biri olmuştur. 2. Abdülhamit’in en güvendiği devlet adamlarından biri olan Mabeyinci Faik Bey, Galatasaray Lisesi mezunu, sanat ve felsefeyle ilgili bir kişiydi. Yalısında düzenli olarak dönemin önde gelen sanat ve fikir insanları buluşur, edebî ve musiki fasıllar yapılırdı.
Mabeyinci Faik Bey Yalısı, Osmanlı mimarisinde görülmeye pek alışık olmadığımız çift kule ile yapılmıştır. Kuzey ve Güney köşelerde bulunan kuleler mimari anlamda Mabeyinci Faik Bey Yalısı’nı benzersiz kılmaktadır.
Sadullah Paşa Yalısı
Sadullah Paşa Yalısı, Çengelköy’de yer alan ve iyi korunmuş eski ahşap yapılardan biridir. 1800’den önce yapıldığı kabul edilmektedir. İlk sahibi Darüssade ağası Mehmet Ağa’dır.
Sultan 5. Murat’ı tahta geçirmek isteyenlerden biri olan Sadullah Paşa, Sultan 2. Abdülhamit tahta çıkınca önce Berlin’e sonra da Viyana’ya elçi olarak atanarak sürülür. 14 yıllık bu sürgünden sonra dayanamayarak intihar eder.
Yalının dış cepheleri geleneksel Türk yalı mimarisi özellikleri gösterirken, içi barok üsluba göre düzenlenmiştir. Selamlık kısmı yıktırılmış, şu an harem kısmı kullanılmaktadır. Ortasında büyük kubbeli bir sofa bulunur. Bütün odalar bu sofaya açılır. Yalının üst kısımları konsollarla genişletilmiştir. Bu konsolları da eliböğründeler taşımaktadır.
Mahmut Nedim Paşa Yalısı
Üsküdar Vaniköy’de yer alan ünlü Mahmut Nedim Paşa Yalısı, 19. yüzyıl ikinci yarısında Viyana sefiri Mahmut Nedim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Daha önce yalının yerinde Mahmut Nedim Paşa’nın dedesi Selim Sabit Efendi’ye ait yalı yer almaktaydı. Ancak Mahmut Nedim Paşa hem dedesinden kalma yalıyı yıktırmış hem de yanda kalan diğer yalıların arazilerinden birazını satın alarak yeni yalısı için alan açmıştır. Bu şekilde Mahmut Nedim Paşa Yalısı yapılmıştır.
13 odası ve 2 sofası bulunan yalı, geleneksel Osmanlı ev mimarisinde ve eklektik üslupta yapılmıştır. Bağdadi sıvalı ahşap karkaslar kullanılmıştır. Ancak yalının en dikkat çeken bölümü, harem bölümünün üzerinde yer alan piramidal külahlı kuledir. Bu hem yalıya özgünlük katmaktadır hem de İstanbul Boğazı yalı dokusuna uymamaktadır.
2004 yılında el değiştiren Mahmut Nedim Paşa Yalısı, kapsamlı bir restorasyondan geçmiştir.
Kont Ostrorog Yalısı
Kandilli’de bulunan Kont Ostrorog Yalısı’nın ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, 19. yüzyılın başlarında inşa edildiği tahmin ediliyor. Kont Ostrorog’un mülkiyetine geçmesi ise 1904 yılında olmuş ve bu tarihten sonra da bu isimle anılmaya başlanmıştır.
Kont Ostrorog Yalısı, neo-klasik etkileri olmasına rağmen net bir üsluba sahip değildir. İki yalının birleşimi gibi görünen Kont Ostrorog Yalısı’nın harem ve selamlık bölümleri farklı karakterdedir. Yalının planı ve cephesi yerli tarzdayken içi Avrupai tarzdadır. Bu durum 19. yüzyıl Fransız yapılarında moda olan bir anlayışa uygun düşer. Zaten Kont Ostrorog Yalısı da dönemin birkaç Fransız gazetesine Boğaz’daki Avrupa cümlesiyle manşet olmuştur.
Kont Ostrorog, İslam Hukuku üzerine çalışmalarıyla bilinen, büyük üniversitelerde öğretim üyeliği yapmış bir bilim insanıdır. 1900’lü yılların başlarında Osmanlı Devleti’ne davet edilen Kont Ostrorog, Adliye Nezareti’nde hukuk ve sadaret müşavirliği yapmıştır. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu Hukuk Danışmanı unvanını almıştır.
Abud Efendi Yalısı
19. yüzyılın ortalarında yapıldığı kabul edilen Abud Efendi Yalısı, Kandilli’de bulunan yalılardandır. Mimarı Garabed Balyan’dır. 1900 yılında ipek ve deri tüccarı Abud Efendi tarafından satın alınır ve adı bu şekilde anılmaya başlar.
İki katlı ve ahşap bir yapı olan Abud Efendi Yalısı, mimarı Garabed Balyan tarafından Dolmabahçe Sarayı’na benzetilerek yapılmıştır. Bu anlamda dekorasyonunda yekpare, kabartma armalı, yaldızlı süslemeler yer alır.
Binada toplam 18 oda, 2 sofa bulunmaktadır. 1985-1989 yılları arasında kapsamlı bir onarım görmüştür.
Yalı, önemli dizilere ev sahipliği yapınca turistlerin ilgisini çeken bir yere dönüşmüştür.
Kıbrıslı Yalısı
Kıbrıslı Mehmet Paşa Yalısı ya da Kara Vezir Yalısı olarak da bilinen Kıbrıslı Yalısı, Üsküdar Kandilli’de bulunur. 64 metre ile boğazın en geniş cephesine sahiptir.
Kayıtlarda yalının ilk sahibi olarak İzzet Mehmet Paşa geçmektedir. 18. yüzyılın son çeyreğinde inşa edilmiştir. Yalı, 1840 yılında, üç sultana sadrazamlık ve Rusya elçiliği yapmış olan saygın devlet adamı Kıbrıslı Mehmet Paşa’nın mülkiyetine geçmiştir. 1871 yılında ölene kadar da paşa bu yalıda yaşamıştır.
Kıbrıslı Mehmet Paşa Yalısı, üçlü sofa düzeninden oluşan (harem, selamlık, orta mabeyn) sahilsaray tipolojisinin en eski örneklerinden biridir. Dış duvarları çıralı çam kaplama, iç duvarları ise bağdadidir. Toplam 21 odadan oluşmaktadır.
Güney kısmının geçirdiği yangından sonra 1975 yılında kapsamlı bir restorasyona girmiştir. Dış görünümü korunarak beton ve tuğladan inşa edilmiştir.
Bahriyeli Sedat Bey Yalısı
Bahriyeli Sedat Bey Yalısı, Beykoz’a bağlı Anadoluhisarı’nda bulunmaktadır. 1900’lü yılların başında Mustafa Reşit Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bahçesindeki manolyalardan dolayı Manolya Yalısı olarak da bilinir.
Neo-barok üslupta, iki katlı haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölüm halinde inşa edilen Bahriyeli Sedat Bey Yalısı, simetrik bir yapıya sahiptir. Yalının cephesinde iki sıra halinde pencere dizisi yer alır. Bu pencerelerin köşede bulunanları dikdörtgen söveli, yanındakiler ise ikiz şeklindedir. Yalının tümü geniş saçaklı ahşap çatılıdır.
Kapsamlı bir restorasyon geçirdiği için günümüzde en iyi durumda olan yalılardan biridir.
Zarif Mustafa Paşa Yalısı
Beykoz Anadoluhisarı’nda bulunan Zarif Mustafa Paşa Yalısı’nın, kesin olmamakla birlikte 1820 yılında Berberbaşı Mustafa Ağa tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. 1848 yılında Zarif Mustafa Paşa mülkiyetine geçen yalı, 1992 yılına kadar ailenin mülkiyetinde kalmıştır.
Yapıldığı dönemde boğazın en büyük yalılarından biri olan Zarif Mustafa Paşa Yalısı harem, selamlık, mehtabiye, kayıkhane, bahçeler, limonluklar ve ahırlardan oluşuyordu. 1918-19 yıllarında bir kısmı yıkılmış ve 1971 yılında gemi çarpan harem bölümü günümüze ulaşamamıştır. Bugün 400 metrekare kullanım alanına sahiptir.
Neo-klasik üslubu yansıtan yalı sarı boyalı ve iki katlıdır. Orta sofalı planda olan Zarif Mustafa Paşa Yalısı, deniz kısmında üçgen konsolların taşıdığı bir bölümle dışarıya taşırılmıştır. Yıkılan harem bölümünde ise barok süslemeler ve ahşap kaplamalar olduğu bilinmektedir.
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı
Anadoluhisarı’nda bulunan, İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında yer alan en eski yalıdır. 1699’da Amcazade Hüseyin Paşa için inşa edilmiştir. Bugün sadece selamlık bölümünden divanhanesi kalmıştır.
İnşa ettiren kişiden dolayı Köprülü Yalısı, renginden dolayı Kırmızı Yalı ve zamanla çökme tehlikesi yaşayan divanı direklerle tutturulmasından dolayı Direkli Yalı olarak da bilinir.
Klasik Türk sivil mimarisinin ve süsleme sanatının günümüze ulaşan son örneklerindendir. Bu anlamda İstanbul Boğazı’ndaki en önemli yalılardan biridir.
Harem bölümü 1893 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Balkanlar’dan gelen muhacirlere ev sahipliği yapmıştır. Bu dönemde fazlasıyla tahrip edilmiştir. Sonrasında çıkan bir yangında ise tamamen yok olmuştur.
Cumhuriyet döneminde birkaç kez onarılmaya çalışılan Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı henüz gerekli restorasyonu görememiştir.
Yedi Sekiz Hasan Paşa Yalısı
Beykoz Çubuklu’da bulunan Yedi Sekiz Hasan Paşa Yalısı, 1870 yılında Asaf Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Rivayete göre Yedi Sekiz Hasan Paşa okuması yazması olmadığı halde erlikten paşalığa kadar yükselmiştir. Özellikle ihtilal sırasında Ali Suavi’yi öldürmesi sonrası paşalık almış ve Beşiktaş Muhafızı olmuştur. Müşir rütbesine kadar yükselmiştir.
Yedi Sekiz lakabı ise ilginçtir. Yine rivayete göre paşanın okuması yazması yoktur. İmza olarak da Arapça 7 ve 8 sayılarını kullanmakta ve bu sayıları bir çizgi ile birleştirmektedir. Bundan dolayı lakabı Yedi Sekiz Hasan Paşa’dır. Hatta bugün Beşiktaş çarşıda bulunan Yedi Sekiz Hasan Paşa Fırını’nın adı da yine paşadan gelmektedir.
Yedi Sekiz Hasan Paşa Yalısı üç katlıdır. İkinci kattan itibaren denize doğru çıkan konsol ya da cumba, Osmanlı yalı mimarisinin tipik bir özelliğidir. 2009 yılında restore edilen yalı boğazda iyi durumdaki yalılardan biridir.