İzmir’in doğa ve insan kaynaklı afete maruz kalma potansiyelinin yüksek olduğu bilinmesine rağmen 30 Ekim depremine hazırlıksız yakalandığına dikkat çeken JMO yönetimi, kent genelinde kapsayıcı ve katılımcı bir afet risk azaltma sistemi kurulamadığı için can ve mal kayıpları açısından ağır fatura ödendiği vurgulandı. İzmir’in içinden 7 ve üstü büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip 17 adet aktif fay zonu veya fay hattı geçtiğini anımsatan JMO, “Bu olumsuz tablo bilinmesine rağmen, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, Bayraklı’nın batak niteliğindeki, zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimlerinin yer aldığı alanda, emsal artışı kararı vermiştir. Gelecekte olası bir depremde daha ağır can kayıplarına neden olunacağı bilinmesine rağmen, beton lobisi ve bunun belediyede yuvalanmış yapıları vasıtasıyla, depremzedelerin çaresizliğinden yararlanılarak gündeme getirdikleri ‘emsal artışı’, geçmişte olduğu gibi günümüzde de ranta ve talana dayalı imar, kentleşme, yapı üretim ve denetim süreçlerinin değişmeden yürütüleceğini göstermektedir” değerlendirmesi yaptı.