İşte Kılıçdaroğlu, Akşener ve İmamoğlu’ndan gelen proje uyarıları:
Sinirini bozdunuz İstanbul’a ders verme eylemidir
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener: Kanal İstanbul’un 9 senedir üzerinde durulmuyordu, bugün niçin birden bire önümüze getirildi. Bunu anlamak mümkün değil. Herhangi bir bilim insanıyla tartışılmış mı? Hayır. 9 yıl boyunca uyutulmuş da niye bugün ortaya konmuş? Türkiye’ye büyük kazançlar sağlayacak mı? Hayır. İstanbulluyu ferahlatacak mı? Hayır. ‘Ecdat ecdat’ diyenler açısından Fatih Sultan Mehmet’in emaneti açısından bırakılan vasiyete uygun mu? Hayır. Bunlar niye oluyor biliyor musunuz? 31 Mart’ta Ekrem Başkanı seçtiğiniz için. Beyefendinin sinirini bozdunuz. 23 Haziran’da, bütün İstanbullu, 804 bin oy farkla Ekrem İmamoğlu’nu yeniden seçti. Beyefendinin sinirini iki kere bozdunuz. Bu, İstanbullulara ders verme eylemidir. Bu Kanal işi nereden çıktı? Sebebi sensin başkan. Kazanmasaydın, olmayacaktı. Bu bir yönetim anlayışıdır. Üzgünüm ama Sayın Erdoğan bu ülkenin babası sayıyor kendini. Böyle bir ruh hali olamaz. Erdoğan babamız, bizler de onların sinirini bozan insanlarız. Bu, İstanbulluyu cezalandırmaktır. Bu, ‘Ben bu ülkenin her şeyiyim’ diyen bir bakış açısının tezahürüdür. Bu, ‘Güç benim elimde. Canım isterse, herkesin kafasına o çekici vururum’ demenin tezahürüdür. İstanbullu “Ben istedim, yapacaksınız” tavrına “hayır” diyecektir. Kaya gibi duracaktır. Ben, imza vermeye gittim. O sırada duran insanların olgunluğu görülmeye değerdi. İstanbullu, bu ne olduğu belirsiz projeye ‘hayır’ diyecek ve geçit vermeyecek. Ben buna inanıyorum. İstanbullu, bu cezalandırmanın karşılığını oyuyla karşılık verecek. Kanal İstanbul’a “hayır” demek, “ucube sistem” olan başkanlık sistemini değiştirmenin de yolunu açacaktır. Buna hepimiz en yakın zamanda şahit olacağız. İstanbul kazanacak.
İlla Putin mi diyecek bu Kanal İstanbul yanlıştır
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU: Öyle bir noktaya geldik ki, üniversite öğrencilerine verilen yemeğe zam yapıyorlar. Temmuz şehitleri yakınlarının ve gazilerinin paralarına göz diktiler. Ama ‘Kanal İstanbul’u yapacağım’ diyorlar. Eğer bu ülkenin sorunlarıyla, bu kentin sorunlarıyla, bu kadim kentin sorunlarıyla ilgileneceksem, önce insana yardım ederim. Kentsel dönüşümü yapalım. Hazır Büyükşehir Belediye Başkanımız. Onun ekipleri, kadroları hazır. İlçe belediyeleri de hazır. Hiçbir siyasi parti farkı gözetmiyor. Neden önceliği insan hayatına vermiyoruz. Çocuklarımızın geleceği için çaba harcamıyoruz. Onları neden deprem riskiyle baş başa bırakıyoruz. Bir kişinin dayatması nedeniyle Türkiye açısından büyük sorunlar doğuracak bir proje gündemde. Bu projenin önceliklerini kim belirliyor? Bu ülkenin mimarları mı, mühendisleri mi, jeologları mı, ekonomistleri mi, dış politika uzmanları mı? Hayır. Bir kişi belirliyor. ‘Benim önceliğim budur, ben bunu yapacağım’ diyor. Biz de diyoruz ki; ‘Kusura bakma beyefendi, sen bunu yapamazsın.’ Bunu yapmaya kalkan olursa bir kuruş para dahi vermeyeceğiz Millet İttifakı iktidarında. Kimse yapamaz. Bu şehrin, bu ülkenin bu kadar derdi varken, bu projenin önceliği nedir? Rant, para hırsı, birilerine para verme. Türkiye’nin öncelikleri ne? Bu ülkenin öncelikleri insan mı birilerine özel avantaj rant sağlamak mı? ‘Erdoğan Kanal İstanbul’a karşı çıkıyorsanız bizi ikna edeceksiniz’ diyor, güzel bir cümle aslında. İBB Başkanımız beyefendiye davet etti, ‘gelin’ dedi. Bilim insanları oturup tartışacaklar ben de dinleyeceğim, siz de dinleyin belki ikna ederler. Gerçi beyefendi her konuda uzman. Gelmedi. Libya olayı dolayısıyla asker gönderme kararı alırken ‘niye asker gönderiyoruz’ dedik, ‘BM Barış Gücü göndersin’ dedik. Erdoğan inanın uluslararası hukuku bilmiyor. Meşru hükümet ile darbeci arasında arabulucu olunur mu’ diyor. Putin geldi BM’ye çağrıda bulundular. Beni dinlemiyorsun Putin söylediği zaman ‘Evet BM’nin gelmesi ve o sorunu çözmesi lazım’ diyorsun. İlla Putin mi diyecek bu Kanal İstanbul yanlıştır? Sayın Erdoğan’a bir önerim var TÜBİTAK’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verdiği rapor var. 14 madde halinde bu projenin ne kadar yanlış olduğunu sayıyorlar. 6 sayfa altında da 6 bilim insanının imzası var. Bana inanmayabilirsin diğer bilim insanlarına da inanmayabilirsin ama sana bağlı bir kurum. TÜBİTAK Türkiye’nin gözbebeği olan bir kurum. Tavsiyem eğer bulamazsan o raporu ben sana göndereceğim ama diyorsan ki sen gönderdiğin zaman ben sana inanmıyorum Putin’e Trump’a göndereyim o sana göndersin. ÇED raporunu yerden yere vuruyor. Siz bu raporu görmüyor musunuz? Bu bilim insanlarının görüşlerine değer vermiyor musunuz?
Şehre böyle riskli böyle ölümcül bir ameliyat yapılamaz
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: Kanal İstanbul, mecbur olmadıkça hiç kimsenin asla evet demeyeceği, çok büyük ve çok riskli bir ameliyat. Tamamıyla yanlış bir ameliyat. İstanbul kesip biçilecek. İstanbul’un hayati sistemleri zarar görecek. İstanbul’un bazı bölgeleri felç olacak. Şehri böyle riskli, böyle ölümcül bir ameliyata sevk edenler, ‘Siz ne derseniz deyin, bu ameliyat yapılacaktır’ diyemez. Bunu yapmayı kafalarını koymuş olanlar, bu ameliyata neden mecbur olduğumuzu mutlaka anlatmak zorundalar. Bu çalıştay, İstanbul’un bağrına batırılacak bıçağın, yani Kanal İstanbul’un bütün risklerini bilimsel olarak ortaya koymayı amaçlıyor. Kanal İstanbul’la ilgili tavrımız siyasi değil, hayatidir. Bu proje, bu şehrin tüm tarihi boyunca karşılaşabileceği en büyük risklerden biridir. ‘Siz ne derseniz deyin, biz bu ameliyatı yapacağız’ diyenlerin iki temel argümanı var: ‘İstanbul Boğazı’ndaki gemi geçişleri dolayısıyla yaşanması muhtemel riskler ve bu projenin Türkiye’ye sözüm ona gelir getirecek olması.’ Kimse bizi, tabiri caizse, çocuk yerine koymasın Yapılması gereken, Samsun-Ceyhan Petrol Boru hattı gibi farklı alternatifler geliştirmek ve hayata geçirmektir. İstanbul, Kanal İstanbul’a mecbur bir şehir değildir. Ama İstanbul, duran metro yatırımlarını başlatmaya, trafik sorununu bütün medeni metropoller gibi çözmeye mecburdur. İstanbul, elinde kalan yeşil alanlarını korumaya mecburdur. İstanbul, çocuklarına, gençlerine eğitim imkanları sunmaya, burslar sağlamaya mecburdur. İş imkanları yaratmaya mecburdur. Hükümetle iş birliği ve uyum içerisinde çalışmaya hazırız ve istekliyiz. Yalnız bizim tek bir şartımız var: Hiç kimse, ‘Ben bilirim, ben yaparım’ demesin. Hiç kimse, halka sesini yükseltmesin. Mevlana’yı dinlesin. Bakın ne demiş Hazreti Mevlana: ‘Sözünü yükselt; sesini değil.’
BiLiM DÜNYASINDAN DA BU iTiRAZLAR GELDi
Ekosistem yine parçalanır
Dr. Sedat Kalem (Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye Direktörü):
İstanbul bir çok şeyin başkenti ama aslında farklı ekosistemi ve deniz geçişiyle doğanın da başkenti. Dünya genelinde doğa, dünya ekonomisine ciddi bir katkı sağlıyor. Kanal İstanbul’un yapılması halinde kıyı kumulları zarar görecek. Oysa bu kumul alanlarında endemik bitkiler olduğunu biliyoruz. Kanal demek yeni bir yol ağı demektir. Yeni bir yol ağı da ekosistemi bir kez daha parçalamak demektir. ÇED raporu ansiklopedi gibi ama doğal yaşama dair işe yarar ve neye zarar vereceğine dair bilgiler içermiyor. ÇED, tarafsız olarak hazırlanmıyor. Yanlış bir sistem olduğu çok açık. İstanbul’un sınırlı doğal alanları var. Biz bu yapı ile devam edersek o da yok olacak. Yapılması uygun değil.
Marmara can çekişiyor
Doç. Ahsen Yüksek (İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Öğrt. Üyesi):
Marmara Denizi tarihten bu yana daima hep önemli bir deniz olmuştur. Marmara’nın üretkenliğini akıntı sistemi sağlamaktadır. Tuzluluğu farklı iki yoğunluktaki suların karışmasıyla Marmara iki tabakalı bir şekilde hayat bulmaktadır. Marmara Denizi ‘Artık can çekişiyorum’ uyarısı yapıyor. Dip oksijenin alt suyunun öldüğünü elimizdeki veriler bize söylüyor. Marmara Denizi’ni iyi yönetemiyoruz. Her gün daha fazla çöküntüler görüyoruz. Genelde balık popülasyonu ve çeşitliliği tamamen kötü kullanımdan dolayı küçüldü. Marmara’yı etkileyecek bir kanalın açılması deniz üzerindeki baskıyı arttıracaktır. Burada bir çok canlıyı kapsayan bir ekosistem vardır. Bir de yeni plajlar yapılırsa burada da dönüşümler olacaktır.
Türk insanı çok endişeli
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır:
Türkiye insanı bireysel hayatı için son derece endişeli. Bunun da en büyük nedeni işsizlik. Çalışan insan da ‘yarın sabah işimi kaybedersem’ endişesiyle mutsuz. Yaptığımız araştırmalarda Türk toplumunun yüzde 60’ı hem kendi hayatı için hem de ülke hayatı için gelecek korkusu duyuyor. Yüzde 76’sı da önümüzdeki üç ay içinde ülkedeki koşulların da kendi koşullarının da bugünden daha kötü olacağını düşünüyor. Kanalın gerekli ve doğru olduğunu diyenler, toplumun üçte birinin altında. Gençlerin yüzde 98’i ‘kanal değil deprem’ şeklinde cevap veriyor. İstanbullu projeden çok işsizlik başta olmak üzere kent içindeki sorunların çözülmesini istiyor.
Yapılırsa Marmara ölür
Prof. Cemal Saydam (Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği):
Kanal yapılırsa Marmara ölür. Marmara Denizi, Karadeniz ile Ege Denizi’nin çocuğudur. Aslında yeni bir deniz. Ancak hasta doğan bir çocuk. İyileşmesi imkansız. Ancak üzerinde durursanız, durdurursunuz hastalığı. Elimizde dünyada olabilecek en ilginç çalışma sahalarından biri var. Özel bir deniz. Kanal İstanbul olursa Karadeniz’in seviyesi en az beş santim düşecektir. Boğaz yoluyla gelen Karadeniz suyunun jet akımıyla Marmara’ya karışmasıyla Marmara Denizi verimli bir deniz haline geliyor. Karadeniz doldurulacak deniyor. Bu jet akımı o dolguyu da Marmara’ya taşıyacak. Siz bu sisteme ikinci bir kanal yaparsanız sistem mahvolacak. Çok ciddi bir durum ile karşı karşıyayız.
Su kaynakları yok olur
Prof. Derin Orhon (Bilim Akademisi Üyesi):
Bütün bilim insanları toplandık, ‘Niye kanal yapılmasın?’ diye düşünüyoruz. ‘Niye yapılsın?’ sorusuna ise cevap veren yok. ÇED raporu var. Karadeniz’in kiri, Kanal ile Marmara’ya gelecek. Bu kanal yapılırsa İSKİ’nin arıtma falan yapmasına gerek yok. Zaten yapamaz. Karadeniz’e de bir dolgu düşünülüyor. Hafriyat ile dolgu yapmak yasa ile yasaklanmıştır. Yine bu dolgu gevşek toprak olduğu için çökecektir de. Kanal ile birlikte Trakya’nın göbeğinde kalıcı bir tuzlu su alanı oluşturulmuş olacak. Bu da yer altı yer üstü tüm ekolojiyi büyük oranda etkileyecek. Yine kanal ile birlikte İstanbul’un nüfusu az 2 milyon artacak. Ayrıca su kaynaklarımız da yok oluyor. Sazlıdere Barajı tamamen gidiyor, Terkos’un büyük kısmı etkileniyor.
İstanbul’u yok edecek
Emeritus Prof. Ahmet Vefik Alp:
Projeye 2011 yılından beri karşıyım. Clint Eastwood’un yönettiği 1965 yılı yapımı Tarantula filminden örnek verirsek, bu kanal girişimi İstanbul’u yer bitirir. Konu mutlaka bilimsel temada konuşulmalı. Tartışmaların siyasileşmesini tehlikeli buluyorum. Bu süreç inatlaşmalara neden oluyor. Olan halka olacak… Üçüncü Köprü’nün yapılmasıyla beraber çevre yapılaşmaya açıldı. Gerçekleştirilecek projeler betonlaşmaya olanak tanıyor. Bu yüzden her kesim bilim insanından Kanal İstanbul’un neden yapılmaması gerektiği yetkililere ve isteyenlere bilimsel verilerle anlatılmalı. Daha önce de belirtmiştim bu proje İstanbul’u yok edecek bir projedir.