Koronavirüsün turizm sektörüne etkisine ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan Bağlıkaya, dünyayı derinden sarsan koronavirüs salgınının, birçok sektörü olumsuz etkilerken, turizmin ilk ve en büyük darbeyi yediğini, dünya turizmindeki bu ani ve hızlı daralmaya karşı sektörün kendi kaynakları ile ayakta kalabilmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Bağlıkaya, Türk turizminin koronavirüs salgını nedeniyle sektörde yaşanan daralmadan nasibini aldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Salgının gelişimine bağlı olarak 2020 yılında incoming faaliyetlerindeki daralma iyimser bir tahminle yüzde 50’yi bulacaktır. Bu sürecin haziran ayında da devam etmesi halinde, yurt dışından gelen turist sayısı ve turizm gelirlerinde 2000’li yılların öncesine döndüğümüz bir yıl yaşarız. Toplantı, kruvaziyer ve etkinliklerle ilgili tüm plan ve beklentiler 2021 yılı için yapılmaya başladı. Sezonun ikinci yarısında hareketlenmesi umulan iç turizm, vatandaşların izinlerinin bu dönemde kullanılmış olması, okulların uzama ihtimalleri, tatil bütçelerinin kriz döneminde kullanılması ve en önemlisi tatil motivasyonları dikkate alındığında çok umut veren bir alan olarak görülememektedir.”
– “Tatilinden vazgeçme, ertele”
Bağlıkaya, gerekli ve çok yerinde olan “evde kal” çağrısının, evden çalışma gibi yöntemlerin yaygın uygulanmasını gerektirdiğini, TÜRSAB olarak seyahat acentelerinin de katılım sağlayabilmesini temin etmek amacıyla seyahat acentelerinin ofislerini açma zorunluluğunun bu dönem için uygulanmamasını teminen bakanlık nezdinde girişimde bulunarak bu düzenlemeyi gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Herkesin evde kaldığı bir yaşamda, seyahatten ve turizmden söz edilemeyeceğini aktaran Bağlıkaya, bu nedenle bir an önce normale dönülerek insanlar için çok önemli bir ihtiyaç ve hak olan seyahat, tatil kavramlarının yeniden hayata girmesini umduğunu bildirdi.
Bağlıkaya, koronavirüs salgınının ortaya çıkması ile başlayan seyahat uyarıları, yasakları ve tedirginlikler sonucunda birçok tüketicinin haziran, temmuz ve ağustos aylarındaki rezervasyonlarını ve hatta sonrası için satın aldıkları tatillerini iptal ederken, bazı tüketicilerin erteleme hakkını kullandığını belirterek, “Bir anda bu yönde taleplerin artması da sektörde bir tıkanmaya yol açıyor. Bu bakımdan TÜRSAB olarak tüm bu yaşananları göz önünde bulundurarak sistemde yaşanan tıkanmayı aşmak adına tüketicilere yönelik ‘Tatilinden Vazgeçme, Ertele’ kampanyasını başlattık.” dedi.
Tatilcilerin seyahat ve tatillerini iptal etmek yerine erteleme yoluna gitmelerini öneren Bağlıkaya, bu sayede seyahat acentelerinin yaşadığı kilitlenmenin bir nebze de olsa aşılmış olacağını, tüketicilere hizmet vermeye devam edebileceklerini kaydetti.
– “İç pazar ve yakın destinasyonlarda hareketlenme olacaktır”
Bağlıkaya, koronavirüs salgınının sona ermesi ile herkesin kapalı kaldığı alanlardan çıkmak isteyeceğini ancak güvenli alan ve ortam arayışları artacağını belirterek, şunları kaydetti:
“İnsanların seyahat ve tatile yani turizme ihtiyaçları artsa da insanlar ilk etapta daha temkinli hareket etmeye devam edecekler diye tahmin ediyoruz. Koronavirüs krizinin kontrol altına alınmasının ardından ilk etapta bilmediği destinasyonlara gitme yerine, iç pazar ve yakın destinasyonlara yönelik tatil amaçlı seyahatlerde hareketlenme olacaktır. Seyahatseverlerin, bu süreç sonrasında, tercihlerinde güvendikleri ve bağlı oldukları markalara daha fazla yöneleceklerini, daha küçük gruplarla hareket etmeyi tercih edeceklerini, ulaşım modellerinde sosyal mesafeyi koruyacakları araçları kullanacaklarını tahmin ediyoruz.”
– “Mevzuat değişikliği ile çözülebilecek hususlara ilişkin sabırsız beklenti içindeyiz”
Bağlıkaya, TÜRSAB Yönetimi olarak bu zorlu süreçte sektörün sürdürülebilirliğinin sağlanması adına birçok girişimde bulunduklarını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Koronavirüs salgınının dünya genelinde yayılmaya başladığı ilk günlerde salgının sektörümüze oluşturacağı zararı öngörerek birliğimiz bünyesinde bir kriz masası oluşturduk. Alınması gereken önlemler için başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve ilgili tüm bakanlıkların yanı sıra Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile temasa geçtik. Ülkede bir ilki yaparak üyelerimize destek olması açısından 35 milyon TL civarındaki yıllık aidat ödemelerini istemediğimizi, üyelerimizin kanuni yükümlülüğü olan aidatlarından 2020 yılı için muaf tutulmalarını talep ettik. Torba Yasa ile meclise gönderileceği belirtildi, bekliyoruz. Yasa çıktığı takdirde bu yıl üyelerimizden aidat almayacağız.”
Bağlıkaya, devletin kaynak ayırmadan hayata geçirebileceği mevzuat değişikliği ile çözülebilecek hususlara ilişkin sabırsız beklenti içinde olduklarını belirterek, “Uzun zamandır beklediğimiz kanun değişikliği ile birer ticari işletme olan seyahat acentelerinin devirlerinin mümkün hale getirilmesi, işletme belgesi bedelinin gerçekçi olarak belirlenmesi ve bu mal varlığının teminat gösterilerek kredi alınabilmesi halinde devlet kaynakları kullanılmadan seyahat acenteleri kendilerini yarına taşıyacak mali kaynağa erişebileceklerdir. Bir işletmeye ilişkin mülkiyet hakkının gereği de uzun yıllar sonra yerine getirilmiş olacaktır.” diye konuştu.