Pandemi zamanı yurtdışı seyahatine çıkmak çok kolay bir karar değildi. Ancak aşıların etkinliğini göstermeye başlamasıyla ülkeler de yavaş yavaş kapılarını açınca “Yeter artık, çok özledim” deyip yakınlarımızdaki bir ülkeden gezmeye başlamak istedim. Elbette pandemi koşullarına, tedbirlerine uyarak ve araştırarak hazırlandım ve kendimi Lviv’de buldum. Yakın ve pahalı olmaması seçimimde etkendi ve tabii ki ülkenin girişte karantina istememesi gibi olumlu faktörler vardı. Buraya vizesiz ve hatta kimlikle de gidilebiliyor ancak epey uzun sorgulamalar da yapabiliyorlar. Hazırlıklı olmakta fayda var. Bu dönemde yurtdışı seyahat organizasyonu yaparken mutlaka o ülkenin giriş şartlarının güncelliğini teyit etmelisiniz.
Kentin her köşesi nostaljik görünümlü, romantik sokak lambalarıyla donatılmış.
GİTMEK KOLAY VE UCUZ
Ukrayna aşı sertifikası ya da PCR test dışında kesinlikle kendilerinin onayladığı bir şirketten seyahat sigortası yapmanızı istiyor. Ayrıntılar www.visitukraine.today adresinde var. Sitedeki herhangi bir sigorta acentesinden çevrimiçi sigorta yaptırabilirsiniz. Gayet kolay ve ucuz.
Ülkeye girişte istenen tüm dokümanlar yazıcıdan çıktı almaya hazır şekilde olduğundan pek bir zorluk yaşamadım.
Yaklaşık 2 saatlik uçuşun ardından son derece sade ve küçük bir havaalanıyla karşılaştım. Merkezdeki otele yerleştikten sonra kendimi sokaklara attım. Lviv gece hayatı gerçekten bahsedildiği gibi miydi? Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki sokaklarda ne maske takılıyor ne de sosyal mesafeye dikkat ediliyor. Biraz çekindik doğrusu… Kapalı yerlere girişte takmanızı rica ediyorlar, o kadar.
Gecelere müzik, dans ve eğlence hâkim. Herkes medeni bir şekilde eğleniyor. Caddelerde, sokaklarda hatta restoranlarda daima müzik var. Özellikle caz müziği biraz daha fazla. Şehirdeki herkes dışarıda; banklarda, restoranlarda hatta çimlerde müzik dinleyip eğleniyor. Akşam saatlerinde dışarı çıkanlar ayrı bir özenli, şık ve bakımlı. Meydanlar tam anlamıyla uluslararası. Yerel halk yok denecek kadar az. Belki çalışanlar yerel halktan olabilir, bunun dışında hizmet alanlar genellikle yurtdışından gelen ziyaretçiler.
Bu arada Lviv’de geceyi güzelleştiren en önemli unsurlardan biri de sokak lambaları. Şehrin birçok yerinde karşılaşacağınız
çeşitli, şık, zarif tasarımlı lambaların loş ışığında Lviv’in eski sokaklarını turlamak oldukça romantik. Sadece büyük meydanlar değil, küçük sokak aralarında dahi lambaların aydınlattığı taş sokaklarda yürümek insana film setinde gibi hissettiriyor.
Tasarım kentin her yerine sinmiş gibi… Hatta o özel sokak lambalarıyla süslenmiş bir kaferestoran var. Adı ‘Gasova Lampa’. Dükkânın dışında kurucusunun taş heykeli var. Ziyaretçiler heykelin ayağına basıp burnunu sıkıyor. Neden diye garip garip bakarken öğrendim ki bu hareketi yaparsan dileklerin gerçekleşiyormuş.
Konsept kafeler bununla sınırlı değil. Örneğin ‘Coffee Manufacturer’ rustik dekore edilmiş bir mahzen ve burada bir şeyler içmek için alt kata inerken başınıza baret takıyorlar. Karanlık merdivenlerden bir madene indiğiniz hissini yaşıyorsunuz. ‘Chocalate Cafe’deyse katları çıkarken çikolata ve çikolatalı pasta üretimini izleyebiliyorsunuz.
LVİV’İN SİMGESİ
Şehrin tam göbeğinde ve dışarıdan haşmetli görünen opera binası kentin de simge yapılarından. Mimar Gorgolewski tarafından 19’uncu yüzyıl başında tasarlanan binanın hem dış hem de iç tasarımı büyüleyici. İçini gezmek 100 grivna (yaklaşık 30 lira). Burayı gezerken halkın ve yerel idarenin sanata verdiği değeri bir kez daha görüyorsunuz. İki salondan oluşuyor. Küçük salon kendi başına bir sanat eseri gibi. Büyük salonunsa kırmızı renklerin yoğunlukta olduğu, yüksek tavanlı, muhteşem bir sahne dekoru var. Binanın içinde çeşitli sanatçıların elinde çıkma nadide heykeller sergileniyor. Dekorun bazı yerlerinde gerçek altın suyuna batırılmış objeler kullanılmış.