Kaya mezarları, Likçe yazıtları ve sikkeler, Myra’nın en azından M.Ö. 5’inci yüzyıldan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Strabon’un verdiği bilgiye göre Likya Birliği’nin altı büyük kentinden biri olan Myra, Likçe yazıtlarda Myrrh adıyla anılır. M.S. 2’nci yüzyıl, Myra’nın büyük bir gelişmeye sahne olduğu dönem olmuş. Likya Birliği’nin Metropolisi olan şehirde, Likyalı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmış. Bizans Dönemi’nde ise Myra, dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri konumuna yükselmiş. Ancak kent günümüze dek ulaşan ününü, Aziz Nikolaos’un (Noel Baba) M.S. 4. yüzyılda şehrin piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçlu.
Myra, 7’nci yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Demre Çayı’nın getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12’nci yüzyılda köy hüviyetine dönüşmüş. Günümüz kalıntılarını, akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan kaya mezarları oluşturuyor. Yapılan araştırmalara göre bugün oldukça sağlam durumda olan Roma Dönemi surlarının dışında, Helenistik, hatta İ.Ö.5’inci yüzyıla tarihlenen sur kalıntılarına akropol tepesi ve çevresinde rastlamak mümkün. Akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro, gerek oturma sıraları gerekse sahne binası ile iyi korunmuş bir Roma Dönemi tiyatrosunun özelliklerini yansıtıyor. Sahne binası ikinci katın yarısına kadar ayakta kalmış. Tiyatronun hemen iki yanında, kabartmalı veya düz kaya mezarları yer alıyor.
Likyalıların ahşap ev mimarisinin kaya mezarlarına en iyi uyarlanmış örnekleri olan Myra mezarlarının içinde, ölüyü ve yakınlarını betimleyen kabartmalı mezar, en ilginç örneklerden biri. Ayrıca yine kabartmalı veya kitabeli birçok kaya mezarı, kayalığın güneye bakan yüzünde üst üste veya yan yana sıralanmakta. Tiyatro yakınındaki şehir merkezine giderken yolun solundaki hamam kalıntıları ise Roma Dönemi tuğla mimarisinin erken ve ilginç örneklerini oluşturuyor.
Su ihtiyacı, Demre Çayı’nın aktığı vadi kenarındaki kayaya oyulmuş kanallarla karşılanan ve Likya Konfederasyonu’nda üç oy hakkına sahip altı şehirden biri olan Myra’nın “En parlak kent” unvanıyla anılması ne denli önemli bir kent olduğunu göstermekte. Myra’nın Likya Konfederasyonu’na ait sikkelerin yanında kendi adıyla basılmış sikkelerinde, şehrin ana tanrıçası Artemis’in Anadolu’nun en eski tanrıçası Kybele formunda temsil edilmiş olması ayrı bir önem taşır. M.S. 5’nci yüzyılda Likya eyaletinin başkenti olan Myra’nın, St. Paul ve arkadaşlarının uğradıkları şehir olması, Hıristiyanlıkça da özel bir önem taşıyor.