Lüks konutlara vergi getirilmesini öngören yasal düzenleme tam bir bilmeceye dönüştü. Resmi Gazete’nin 7 Aralık 2019 tarihli sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdikten sonra tartışmalara konu olan ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yeniden bir düzenleme yapılması talimatı verdiği” ve bir yıllık bir ertelemenin söz konusu olabileceği yönündeki açıklamalarına rağmen, bugüne kadar adım atılmaması belirsizliği daha da ileri boyuta taşıdı.
Konuyu bugünkü köşesine taşıyan yazarımız Bumin Doğrusöz, ortaya çıkan belirsizliği “Vergisi var, beyannamesi yok. Kanunu var, vergiyi alan yok” sözleriyle tanımladı. Ortaya çıkan sorulara ne hukukçuların ne de mali müşavirlerin yanıt verdiğine işaret eden Doğrusöz, “Çünkü kimse bir şey bilmiyor. Siyasetçi veya bürokrat birileri bir şey söylese de bir milletvekili teklif verse de mükellefler de önlerini görse” değerlendirmesinde bulundu. Hiç adetim değildir ama bu defa yazıma bir bilmece ile başlayayım. Vergisi var, beyannamesi yok. Kanunu var, vergiyi alan yok. Bilin bakalım, bu hangi vergi? Hemen herkes sanırım değerli konutlar vergisini kastettiğimi anlamıştır. 7 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Kanun’la ihdas edilen vergi ile Değerli Konutlar Vergisi’ne (DKV) ilişkin düzenlemeler ile önce Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne değerli konutları (verginin konusuna girenleri) ve konut değerini (matrahı) tespit yetki ve görevi verildi. Söz konusu Genel Müdürlük, doğru veya yanlış bir takım tespitler yaptı ve ilgililerine tebliğ etti.
Yasa, tebliğ edilen bu tespitlere karşı söz konusu konut sahiplerine 15 günlük itiraz süresi tanıdı. Kişiler de büyük çoğunlukla itirazlarını yaptı. Ancak TKGM, kendisine tanınan 15 günlük sürede itirazları yanıtlamadı veya binlerce başvuruyu inceleyip yanıtlayamadı. Çünkü TKGM’ye tanınan süre yeterli değildi. Bu arada verginin adaletsizliği, eşitliğe aykırılığı, verginin yasallığı ilkesine ve Anayasa’ya aykırılığı, ölçülülük ilkesini ihlal ettiği, o kadar çok dillendirildi ki, basından öğrendiğimiz kadarı ile 24 Aralık’da Sayın Cumhurbaşkanı kanunun gözden geçirilmesini ve gerekiyorsa ertelenmesini istedi. (Ancak bu güne kadar hiçbir şey yapılmadı).
Neyse, tebligatlar üzerine kişiler, ortada resmi bir düzenleme de olmayınca, TKGM’ye tanınan 15 günlük süreyi, yargı anlayışında zımni red süresi olarak görüp, 30 günlük süre içerisinde davalarını açtılar veya açıyorlar. Tahminim dava sayısı 100 bine yaklaşacak.
Bu arada yasa diyor ki, tespitin yapıldığı yılı (itirazın reddi ile tespit edilen değerin kesinleştiği yılı değil) izleyen yılın 20 Şubat tarihine kadar, mükellef kılınanlar vergi dairelerine
TKGM’nin belirlediği değer üzerinden vergi beyannamelerini verirler. Verginin ilk taksidini de Şubat sonuna kadar öderler.
Gelin görün ki, ne ortada beyanname var, ne vergi dairlerinin bilgisi var, ne de konuyu açıklayan bir genel tebliğ veya bir alt düzenleyici işlem var. Hatta daha ilginci Gelir İdaresi Başkanlığı’nın web sayfasındaki mali takvimin şubat ayını incelediğinizde, böyle bir yükümlülük de yok. Daha da ilginci, yine Gelir İdaresi Başkanlığının web sayfasındaki mevzuat düzenlemelerinde, Emlâk Vergisi Kanunu’nda değerli konutlar vergisine ilişkin düzenlemeler yok. Bu arada beyan süresi işliyor.
Kırk yıla yaklaşan vergi hukukundaki meslek hayatımda böyle bir durum görmedim. Kanun var, beyan süresi işliyor, ama idare ne beyanname alıyor, ne de vergi. Bu arada 135 milletvekili imzası ile Anayasa Mahkemesi’nde 2020/11 dosya numarası ile iptal davası açıldı. Yüksek Mahkeme, konuyu ne zaman karara bağlar, bilmiyorum. Aklıma bir sürü ihtimal geliyor.
İlki, 7 Aralık tarihli Resmi Gazete’nin Gelir İdaresi Başkanlığı’na ulaşmadığı. Olacak şey değil. Bu ihtimali geçiyorum.
İkinci ihtimal, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın da bu yasayı adalete ve hukuk ilkelerine aykırı görerek toplamak istemediği. Yani yasamaya karşı direndiği. Bir hukuk devletinde böyle bir şey olmaz, olamaz. Bu ihtimali de yok sayıyorum.
Üçüncü ihtimal. Gelir İdaresi, “nasıl olsa ertelenecek, niye yorulayım” diye düşünüyor. Bakın bu ihtimal olası. Olası olmakla birlikte, yasa koyucunun niyet okuyuculuğu sonucunu vermesi bakımından, Anayasal olarak açıklanması zor. Zira aksi yönde bir düzenleme olmadıkça Bakanlıklar yasaları uygulamakla görevli.
Dördüncü ihtimal ise gelir idaresinin, siyasi iktidarın vergiyi erteleyeceği bilgisine sahip olduğu, ancak yürütme organının (Cumhurbaşkanı’nın ve bakanlıkların) yasa teklif etme yetkisine sahip olmaması dolayısıyla bir milletvekilinin teklif yapmasını beklediği (Bu noktada Cumhurbaşkanlığı sisteminin yarattığı bir sıkıntıya işaret ediyor). Bu ihtimal de olası.
Olası ihtimaller. Üçüncü ve dördüncü olanları, yani verginin erteleneceği… Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın beyan süresini üç aya kadar uzatma yetkisi var. Eğer vergi ertelenmezse 20 Şubat’a kadar bu yetkisini kullanması gerekiyor. Eğer bu süre geçirilirse, artık uzatmadan değil, yeni bir süreden bahsedilir ki, bu konuda bir yetki yok.
Her ne ise, bu arada mükellefler tedirgin. Ruhen belirsizliğin tedirginliği içerisinde. Zira ortaya çıkan vergiler, pek çok mükellef için ödenebilir nitelikte değil. Çevremde evini satmayı düşünen bile var. Gelen sorulara ne hukukçular ne de mali müşavirler cevap veremiyor. Çünkü kimse bir şey bilmiyor.
Diyorum ki, siyasetçi veya bürokrat, birileri bir şey söylese de, bir milletvekili teklif verecekse verse de, mükellefler de önlerini görse. Hukuki güvenlik içerisinde yaşamak ve dolayısıyla tabi olacakları yükümlülükleri makul bir süre öncesinden bilmek, konutu TKGM tarafından değerli sayılanların da hakkı.