Öztürk, evsel, sanayi ve tarımsal atıksular nedeniyle aşırı azot ve fosfor kirliliğinden obez olan Marmara’nın ölmemesi, bir an önce zayıflaması için 2016 yılında çıkarılan yönetmeliğin uygulanması gerektiğinin altını çizerek “Hassas Su Kütleleri ile Bu Kütleleri Etkileyen Alanların Belirlenmesi ve Su Kalitesinin İyileştirilmesi Yönetmeliği üzerinden 5 yıl geçti ama takibini yapan yok. Deniz salyası haziran ayına sarkarsa aşırı kirliliğin sürdüğü anlamına gelir. Yakında sahillerimizde ikinci bir kirlilik, aşırı yoğun yosun oluşacak. Marmara ben ölüyorum, kirlendim, obez oldum, diye haber veriyor deniz salyaları ve yosunlarla. Kimse kimseyi suçlamasın, herkes hemen çözüm üretsin” şeklinde konuştu.
Marmara’nın acilen kurtarılması gerekiyor
Deniz salyası müsilaj üzerine ilgili bakanlıkların acilen yeniden hassas alan değerlendirme yapması gerektiğini vurgulayan Prof. Öztürk, uyarılarını şu sözlerle tamamladı:
“Tekirdağ bölgesinin sahillerinin tamamı hassas alan ilan edilerek sanayi başta olmak üzere ileri kademe arıtmalar devreye girmeli. Burada deri, tekstil, kimya, metal sanayi, Bandırma’da gübre fabrikası kaynaklı kirlilik mevcut. Yalova-Kocaeli arası, belediye atıksuları ileri kademe arıtılmıyor, bu bölgede tersaneler, büyük sanayiler var. Uluslararası boyutta sanayiler var. Adama niye ileri kademe arıtmıyorsun, diyemezsin? Ne zaman dersin? Kuralı koyacaksın, hassas alan ilan edersin, yaptırımını uygulayacaksın. Dolayısıyla Marmara’da Çanakkale hariç (az hassas alan olabilir) tüm sahiller hassas alan ilan edilmeli. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye girmeli, büyükşehirler belediyeleri, il belediyesi, sanayiciler atıksularını ileri kademe arıtma için uygulamaya geçmeli. Saldığınız azot ve fosfor atıklarla Marmara obez oldu, ölüyor. Artık ileri kademe arıtmaya geçin, Marmara’yı kurtarın.”