Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerini tanıması sonrası başlattığı operasyon ile beraber, Türkiye’nin boğazların egemenliğini sürmesini sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni gündeme getirdi. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yaptığı açıklamada, durumu artık ‘savaş’ olarak nitelediklerini ve Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin maddelerini uygulayacağını söyledi.
Sovyetler Birliği, Türkiye, Yugoslavya, Romanya, Avustralya, Japonya, İngiltere, Yunanistan, Fransa ve Bulgaristan tarafından 20 Temmuz 1936’da imzalanan ve 9 Kasım 1936’da yürürlüğe giren sözleşmeye göre, Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin sözleşmeye uygun şartları taşıyan askeri gemiler, 15 gün önceden Türkiye’ye haber vererek boğazları geçebiliyor ve en fazla 21 gün Karadeniz’de kalabiliyor.
Askeri gemiler, kaç tona kadar boğazlardan geçebiliyor?
Sözleşmede uçak gemileriyle ilgili bir ibare bulunmuyor ancak bu gemiler yapıları gereği uygulanan tonaj sınırını aştığı için boğazlardan geçerek Karadeniz’e giremiyor. Zira, Türk Boğazlarından bir gün içinde geçecek askeri gemilerin kıyıdaş olsun ya da olmasın toplam tonajının 15 bin tonu aşmaması gerekiyor. Ticaret gemileri ise yükleri ne olursa olsun boğazlardan serbest şekilde geçebiliyor. Sözleşmenin 18. maddesine göre, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletler, bu denize ‘insancıl amaçla’, ön bildirime gerek olmaksızın savaş gemisi gönderebiliyor. Bununla birlikte, insancıl amaçla gönderilen savaş gemilerinin tonajının 8 bin tonu geçmemesi gerekiyor.
Sözleşme aynı zamanda Karadeniz’deki askeri varlık yoğunluğunu da düzenliyor. Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin burada aynı anda bulundurabileceği gemilerin toplam tonajı 45 bin tonu, kıyıdaş olmayan tek bir ülkenin ise 30 bin tonu aşamıyor.
Türkiye’ye bildirmek zorundalar mı?
Montrö’ye göre, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin askeri gemileri ile bunlara yardımcı deniz araçları, sözleşme şartlarını yerine getirmek kaydıyla boğazlardan serbestçe geçme hakkına sahip. Bu sözleşme, tüm ülkelerin Türk boğazlarından geçmeden önce ülkeye geçiş günü, rota, Karadeniz’de kalış süresi gibi bilgileri içeren ön bildirim yapma zorunluluğu veriyor. Ön bildirimin süresi Karadeniz ülkeleri için 8 gün iken, kıyısı olmayan ülkeler için bu süre en az 15 gün olarak uygun görülüyor. Ayrıca Türkiye’ye verilen bilgilerde bir değişiklik meydana gelirse, durumun geçişten en az 3 gün önce Türkiye’ye bildirilmesi gerekiyor.
‘Savaş’ tanımı ya da durumu neleri engelliyor?
Savaş zamanlarında ise Türkiye’ye askeri gemi geçişi uygulamalarında kısıtlama hakkı tanınıyor. Buna göre Türkiye savaşta değilse, askeri gemiler barış dönemindeki şartlarla boğazları geçebiliyor. Türkiye savaştaysa ya da savaş tehdidi hissediyorsa savaş gemisi ve askeri yardım gemilerinin geçişini engelleme hakkına da sahip.
Çavuşoğlu’nun atıf da yaptığı sözleşmenin 19. maddesine göre, savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri belirtilen koşullar içinde, boğazlarda tam bir geçiş ve gidiş-geliş özgürlüğünden yararlanabiliyor. Ancak, saldırıya uğramış bir devlete ve Türkiye’yi bağlayan bir karşılıklı yardım antlaşması gereğince yapılan yardım durumları dışında savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi yasak.
Karadeniz’e kıyıdaş olan ya da olmayan devletlere ait olup da bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, kendi limanlarına gitmek maksadıyla boğaz geçişi yapabiliyorlar. Sözleşmeye göre, savaşan devletlerin savaş gemilerinin boğazlardan herhangi bir el koymaya girişmeleri, denetleme, ziyaret hakkı uygulamaları ve başka herhangi bir düşmanca eylemde bulunmaları da yasak.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabiliyor. Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayarsa, savaş durumu geçiş rejimini uygulamaya başlama yetkisi var ancak; Milletler Cemiyeti Konseyi (Birleşmiş Milletler’in öncülü) Türkiye’nin aldığı önlemleri 3’te 2 çoğunlukla haklı bulmazsa Türkiye bu önlemlerini geri almak zorunda kalacaktır.