Tüm dünyayı etkisi altında bırakan Covid-19 salgını süresince durgunlaşan talebin normalleşme süreciyle artışa geçmesi, ham madde fiyatlarındaki yükselişi ve küresel enflasyon oranlarının artmasını beraberinde getiriyor.
Birkaç yıldır görülmeyen devasa artışlarla ham madde fiyatları, üretim maliyetlerinin büyük çoğunluğunu oluşturduğundan, gıda, plastik, demir çelik, metal ve gübre gibi ham madde üreticisi şirketlerin finansmanı üzerinde önemli bir yük oluşturuyor
Dünya Bankası’nın haziran ayı raporuna göre, Ham madde Fiyat Endeksi, bir yıl öncesine göre yaklaşık yüzde 18 daha yüksek. Ham madde fiyatlarının, gelecek yıl istikrarlı bir seviyeye kavuşmadan önce, geçen yıla kıyasla bu yıl ortalama yüzde 10 daha yüksek olması bekleniyor.
Ham madde de yaşanan fiyat artışları sanayicinin üretimini yavaşlatması ve ürünlerde fiyat artışını beraberinde getirirken, tüketicinin de bu fiyat artışlarından direkt olarak etkilenmesine neden oluyor.
Plastik sektöründe ham madde olarak kullanılan Polivinil Klorid’in (PVC) ton fiyatı geçen yıl mayıs aylarında 700 dolar bandına kadar gerilerken, 2.800 dolar seviyelerine kadar yükseldi. Alçak Yoğunluk Polietilen’nin (AYPE) ton fiyatı geçen yıl mayısta 900 dolar seviyelerinde iken şu an 1.950 dolar seviyelerinde seyrediyor.
Yüksek Yoğunluk Polietilen’in (YYPE) ton fiyatı geçen yıl mayısta 700 dolar seviyelerinde iken şu anda 1.650 dolar seviyelerine ulaştı. Polipropilen’in (PP) ton fiyatı ise geçen yıl mayıs aylarında 800 dolar seviyelerinde iken 1.900 dolar seviyelerine kadar yükseldi.
Çimento sektöründe 2016-2020’de petrokok fiyatları yüzde 175, elektrik fiyatları yüzde 127, ithal kömür fiyatları ise yüzde 125 artış gösterdi. Globalde, Çin’in çelik üretimini azaltacağını duyurmasıyla demir cevheri fiyatları ton başına yaklaşık 150 dolar seviyesine geriledi. ÜFE verilerine göre 2016-2020 döneminde çimento fiyat endeksi sadece yüzde 80 arttı.
Çimento üretiminin maliyetinde yüzde 10’luk bir etkiye sahip olan ham madde fiyatlarında yaşanacak artışın sektörü enerji girdileri kadar etkilemeyeceği ifade ediliyor. Ağustos ayında petrokok fiyatları geçen senenin ağustos ayına göre yüzde 270 artış gösterirken, elektrik ve ithal kömür fiyatları sırasıyla yüzde 62 ve yüzde 197 artış gösterdi. Temmuz ayında yerli linyit geçen yılın aynı ayına göre yüzde 43 yükseldi.
Çelik sektöründe ham madde olarak kullanılan hurdanın ton fiyatı ise eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 46 yükselerek, 434 dolara ulaştı. Ancak navlun fiyatlarındaki yükseliş ile 505 dolar olan ağustos ayı hurdanın ton fiyatının tekrar geçerli olması ve 2022 yılında da hurdanın ton fiyatının bu seviyelerde gerçekleşmesi öngörülüyor.
Cevherin ton fiyatı ise geçen yılın eylül ayında 150 dolar seviyesindeyken, eylül ayı itibarıyla 110 dolar seviyesine geriledi. Ancak 2021 yılının haziran ayında en yüksek fiyatına ulaşarak, 219 dolara kadar artmıştı.
“Ham madde fiyatlarındaki artışın ana nedeni talepteki büyük oynaklık ve uygulanan kısıtlamalar”
Konuya ilişkin olarak soruları yanıtlayan IHS Markit Başekonomisti Timo Klein, küresel düzeyde hammadde fiyatlarında artışın ana nedeninin pandemi ile tetiklenen talepteki büyük oynaklık ve bunu kontrol altına almak için uygulanan kısıtlamalar olduğunu söyledi.
Klein, pandeminin çok yoğun hissedildiği zamanlarda ekonomik aktivitedeki zorunlu düşüşün, bastırılmış tüketici ve yatırımcı talebini ve ekstra harcamayı finanse etmek için gerekli likiditeyi yarattığını dile getirerek, “Bu durum tedarikçilerin, kısıtlamalar kaldırıldıktan sonra 2021’deki talep artışını karşılayabilmelerini zorladı.” dedi.
Hammadde fiyatlarındaki artıştan en çok etkilenen sektörün otomobil sektörü olduğunu aktaran Klein, “Çünkü otomobillerin elektronik donanımı için yarı iletkenlere yönelik yapısal olarak artan ihtiyaç, eğlence endüstrisindeki çiplere ve ev ofis işleri için kullanılan bilgisayar donanımına yönelik artan taleple birleşti. Ancak metaller, ahşap ve kimyasallar gibi diğer birçok ham madde, karantinalar sırasında kaybedilen üretimi telafi etme çabaları nedeniyle yüksek talep görüyor.” ifadelerini kullandı.
Klein, kaynaklar için rekabet fiyatlarının arttığını ifade ederek, “Diğerlerinden daha yüksek kar marjına sahip sektörler bu yüksek fiyatları ödemeyi en iyi şekilde karşılayabiliyor. Üretimi artırma yetenekleri kısıtlanmaya devam edemeyen sektörler, iş modelleri artık karlı olmadığı için piyasada sıkılmaya devam edecekler.” açıklamasını yaptı.
Tedarik zinciri kesintileri ve buna bağlı fiyat baskılarının bir gecede ortadan kalkmayacağını belirten Klein, “Muhtemelen 2022’nin başına kadar bir şekilde devam edecek. Yüksek ham madde fiyatlarının talep üzerindeki azaltıcı etkisi nedeniyle fiyat baskıları kısmen azalacaktır. Bu baskıların uzun dönem sürmesi nedeniyle, 2022’de daha yüksek ücret artışına bir miktar yayılma kaçınılmaz görünüyor. Bu, çoğu ülkede enflasyonun sadece 6 ay önce tahmin edilenden daha yüksek olacağı ve bunun sonucunda ise daha sıkı para politikasına yol açacağı anlamına geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“2022 yılında ham madde fiyatlarının kademeli olarak aşağı geleceğini öngörüyoruz”
PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, geçen yılın son çeyreğinden beri plastik ham madde fiyatlarının oldukça yüksek seyrettiğini belirterek, bu yüksek fiyat trendinin yaşanmasında süreç boyunca farklı gerekçelerin öne çıktığının altını çizdi.
Gülsün, ham madde fiyatlarının yükselmesinde ilk dönemde plastik hammadde üreticilerinin mücbir sebeplerle üretimlerini durdurması ya da kısmasının etkili olduğunu, son dönemde ise navlun fiyatlarından kaynaklı etkinin daha çok önem kazandığını dile getirdi.
Söz konusu durumun plastik sektörüne özel bir durum olmadığına işaret eden Gülsün, “Tüm dünyada emtia fiyatları yükselmiş durumda, Özellikle pandemiye bağlı olarak dünya ekonomisinde bölgesel performanslar arası farkların oluşmuş olması da arz-talep dengesinin yakalanmasını zorlaştıran bir etken olarak önümüzde duruyor.” dedi.
Gülsün, hammadde fiyatların önümüzdeki dönemde seyri ile ilgili kesin bir öngörüde bulunmanın zor olduğunu belirterek, “Bu durum sadece plastik sektörünü değil, sektörümüzün ara girdi sağladığı 30’dan fazla sektörün de maliyetlerinde artışlara sebep olmakta.” diye konuştu.
Bu yılın son çeyreğinde konteyner sıkıntısının güçlenerek devam edeceği ve buna bağlı olarak navlun fiyatlarının artacağını vurgulayan Gülsün, “Bu durum ise ülkemiz gibi hammadde tedarikinde büyük oranda ithalata bağımlı ülkeler açısından hammadde fiyatlarında sert bir düşüşün yaşanması ihtimalini azaltmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Gülsün, kış döneminde ise ABD’nin Meksika Körfezi bölgesinde yaşanacak hava koşullarının hammadde fiyatları açısından gösterge niteliğinde olacağının altını çizerek, “Zira bu bölgede yer alan plastik ham madde üreticileri dünya üretiminin önemli bir kısmını gerçekleştiriyor ve 2021 yılı başında bu bölgede yaşanan soğuk hava dalgası fiyatların artışında önemli bir etki oluşturmuştu. Gelecek yıl pandeminin etkisini azaltması ve öngörülmeyen zorlu doğa olaylarının yaşanmaması halinde ise ham madde fiyatlarının kademeli olarak aşağı geleceğini öngörüyoruz.” açıklamasını yaptı.
“Evergrande Group’ın borç krizinin piyasaları etkilemesi, metal fiyatları için de belirsizliğe yol açtı”
Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan da Türk çelik sektörünün üretimde kullandığı hurda ve cevherinin ithalat yolu ile temin edildiğini belirterek, ham madde fiyatlarında yaşanan değişimin sektörü doğrudan etkilediğini ifade etti.
Aslan, pandemi nedeniyle geçen yılın ikinci çeyreğinde çelik sektöründe ciddi bir daralma yaşandığını anımsatarak, “Özellikle büyük çelik üreticileri bu süreçte üretimlerini kısmak zorunda kaldı. Fakat dördüncü çeyrek itibarıyla talep tekrar geri geldi ancak çelik üretiminde kullanılan ham madde fiyatlarında ise artış yaşandı. Öyle ki bu yılın ocak ayına gelindiğinde hurda ve cevher gibi başlıca sıvı çelik üretim girdilerinin fiyatları bir önceki senenin başlarındaki fiyatların neredeyse iki katına yaklaştı.” ifadelerini kullandı.
Dünyanın en büyük çelik üreticisi Çin’de hükümetin çelik sektörüne geçen yıl daha fazla üretim yapılmaması yönünde bir talimatta bulunduğunu ifade eden Aslan, “Temmuz ayından bu yana Çin’deki çelik üretiminde ciddi bir düşüş yaşandı. Bu da cevher fiyatlarında aşağı yönde bir harekete sebep oldu. Bununla birlikte Çinli emlak devi Evergrande Group’un borç krizinin piyasaları etkilemesi, metal fiyatları için de belirsizliğe yol açtı.” şeklinde konuştu.
Aslan, “Her ne kadar cevher fiyatlarında kısa vadede düşüş yaşansa da çelik üretiminin önemli bir girdisi olan koklaşabilir taş kömürü fiyatı eylül ayında, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 268 artarak 116 dolardan, 427 dolara yükseldi.” dedi.
Sektör olarak esas sıkıntılarının, çelik üretim maliyetlerimizi doğrudan etkileyen elektrik ve doğal gaz gibi girdilerin fiyatlarındaki artışlar olduğunu aktaran Aslan, “Üretim maliyetlerimizi doğrudan etkileyen hurda ve cevher gibi ham maddelerin yanı sıra elektrik ve doğal gazdaki gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Çimento üretiminde ham maddenin üretim maliyetlerine etkisi yüzde 10 civarında”
TürkÇimento Başkanı Fatih Yücelik ise çimento sektöründe kullanılan ana ham maddelerin kalker, marn ve kilden oluştuğunu belirterek, katkılı çimento üretiminde ise bu ham maddelere ek olarak tras ve kalker doğal mineral katkıların kullanıldığını ifade etti.
Yücelik, ham maddelerde geçen seneki ocak başı satış fiyatlarında bir değişiklik olmadığını belirterek, ocaktan fabrikaya taşıma maliyetlerindeki artışın yakıtta yaşanan artışa bağlı olduğunu dile getirdi.
Alçıtaşı, demir cevheri, boksit ve mineral katkı olarak kullanılan diğer endüstriyel atık veya yan ürünler ise yerli tedarikçilerden alındığını aktaran Yücelik, “Çimento üretiminde ham maddenin üretim maliyetlerine etkisi yüzde 10 civarındadır. Dolayısıyla ham madde fiyatlarında yaşanacak artışın sektörümüzü enerji girdileri kadar etkilemesi mümkün değildir. Çimento maliyetinin yaklaşık yüzde 80’ini döviz bazlı olan yakıt ve elektrik maliyetleri oluşturmaktadır.” dedi.
Yücelik, sektörün yakıt tedarikinde ithalata olan bağımlılığının da oldukça yüksek olduğunu aktararak, “Çimento sektörü birincil yakıt ihtiyacının yüzde 90’dan fazlasını petrokok ve ithal kömürden karşılanmaktadır. Üretimde yoğun olarak kullanılan fosil yakıtların nerdeyse tamamının ithal edilmekte olup, dövize endekslidir. Tüm bu gelişmelere rağmen sektör, çimento fiyatlarını maliyet artışının çok daha altında bir noktada tutma fedakârlığını göstermiştir. Bu dönemde çimento fiyatlarındaki artış, maliyet artışlarının çok daha altında kalmıştır.” ifadelerini kullandı.