Bilim Kurulu’nun tavsiyesiyle 31 Ağustos’ta uzaktan eğitimin, 21 Eylül’de ise belli seviyeler için “seyreltilmiş” yüz yüze eğitimin başlaması planlanıyor. Okula dönüş takvimindeki belirsizlikler, yeni soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Yüz yüze eğitime “aşamalı ve seyreltilmiş şekilde” geçileceğini açıklayan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, MEB’in okullarda uyulacak kurallarla ilgili bir kılavuz hazırladığını duyurdu.
Aşamalı ve seyreltilmiş eğitimin nasıl uygulanacağı, okullarda salgın önlemlerinin nasıl alınacağı ve uzaktan eğitimin nasıl süreceği konularına ilişkin velilerin ve eğitimcilerin kafasındaki soru işaretleri henüz giderilmiş değil.
Seyreltilmiş eğitim ne demek?
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “aşamalı ve seyreltilmiş eğitim” hakkında şunları söyledi:
“Aşamalı ve seyreltilmiş derken, aslında belli sınıf düzeylerinin öncelikli olarak açılmasını ve konuların seyreltilmesini, yani içeriğin tümüyle yüz yüze aynı saat ve süre içerisinde değil de belirli konuların öncelikle işlenmesini kastediyoruz.”
Buna göre yeni dönemde, belli öğrenim düzeylerinde yüz yüze eğitime öncelikli olarak geçilecek. Müfredattaki ders içerikleri ve konulardan bazıları derslikte işlenecek, bazıları ise uzaktan eğitime bırakılacak.
Açıklamayı takip eden günlerde MEB kulislerinden sızan bilgilere göre, yüz yüze eğitime geçişte öncelik tanınacak seviyeler, okul öncesi, 1. ve 2. sınıfların yanı sıra, lise ve üniversiteye giriş sınavlarına katılacak öğrencilerden oluşan 8. ve 12. sınıflar olacak.
Sınıf ve öğretmen sayısı yeterli mi?
Dersliklerde metrekare hesabıyla oturma düzenleri planlanarak ve sınıflarda öğrenci sayısı azaltılarak yüz yüze eğitime geçilmesi planlanıyor.
Üzerinde hemfikir olunan “fiziki mesafe” hesabına göre, kapalı alanlarda her dört metrekareye bir kişi düşmesi gerekiyor. Öte yandan sosyal mesafe kurallarına uygun bir oturma düzeni, daha çok dersliğe, daha çok personele ve daha çok öğretmene ihtiyaç duyulması anlamına gelebilir.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ek personel alımı yapılacağını açıkladı ancak bunun “Okulların hijyenini sağlamak için temizlik ve güvenlik personeli alımları” olacağını kaydetti. Seyreltilmiş eğitime uygun olarak ek öğretmen ataması yapılacağına yönelik henüz bir açıklama yok.
‘Liselerde 40 kişiyi bulan sınıflar var’
BBC Türkçe’ye konuşan Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, salgından önce bile büyük bir ihtiyaç olarak kendisini hissettiren yeni öğretmen atamalarının mevcut takvimde bir zorunluluk olduğunu savunuyor:
“Kalabalık sınıflar sorunu devam ediyor. Özellikle liselerde yeteri kadar okul olmadığı için başvurulan ikili eğitimde bile mevcudun 40’ı bulduğu sınıflarla karşı karşıyayız. Sınıf mevcudunun azaltılması için her durumda öğretmen atamasına ihtiya var.”
Eğitim-Sen’in 2239 eğitimciyle yaptığı ankete katılanların yüzde 43’ü, çalıştığı okulda sınıf mevcutlarının 20-30 arası, yüzde 36,4’ü ise 30-40 arası olduğunu ifade ediyor.
Ankete katılanların yüzde 93’ü, okulların açılması halinde mevcut sınıf sayılarıyla, öğrenciler arasında gerekli fiziki mesafenin sağlanmasının mümkün olmadığını ifade ediyor.
MEB: Öğretmen sorunu yaşanmayacak
BBC Türkçe’ye konuşan Milli Eğitim Bakanlığı kaynakları ise uygulanacak yüz yüze seyreltilmiş eğitim modelinin yeni bir öğretmen ihtiyacı yaratmayacak şekilde tasarlandığını belirtiyor. Buna göre, seyreltmenin sadece sınıf mevcutlarında değil, ders programlarında da yapılacak olması, öğretmen sayısında sorun yaşanmasının önüne geçecek.
Öte yandan MEB yetkilileri yüz yüze eğitime nasıl başlanacağına ilişkin tüm detayların, Bilim Kurulu’nun önümüzdeki süreçte vereceği tavsiyelerle şekilleneceğini de vurguluyor.
Uzaktan eğitim: ’70 öğrencimden en fazla 12’si katıldı’
İnternet ya da televizyon üzerinden verilen uzaktan eğitime ilişkin soru işaretleri de henüz giderilmiş değil.
Gaziantep’in yoksul bir semtinde öğretmenlik yapan Gül Fidan Özpolat, Mart ortasından itibaren uygulanan uzaktan eğitimin dezavantajlı kesimler için yarattığı zorlukları kendi sınıfından yola çıkarak anlatıyor:
“Her uzaktan eğitim dersinde benim sorumluluğumda yaklaşık olarak 70 öğrenci oluyordu. Bugüne kadar en fazla 12 öğrenciyle ders yapabildim. Benim okulumda daha fazla öğrenciyle ders yapabilen bir öğretmene rastlamadım.”
Teknik imkanların yokluğu, dar gelirli ve kalabalık aileleri eğitim sürecinin dışına itmiş:
“Bazı evlerde 3-4 çocuk var ve her birinin uzaktan eğitiminin planlanması gerekiyor. Öğrencilerin ellerinde cihaz olması gerekiyor. Akıllı telefonlar olsa bile asgari ücretle çalışan ailelerin evlerine sınırsız internet almak gibi bir lüksleri zaten yok. Bizim için çok zor bir süreç oldu.”
Sınıfında dört Suriyeli öğrenci de bulunan Gül Fidan öğretmen, göçmen çocukların ve diğer dezavantajlı çocukların eğitimden tamamen mahrum kaldıklarına tanıklık etmiş:
“Suriyeli öğrenci sayısı oldukça fazla. Önemli bir kısmı Türkçe bilmiyor. Bu uzaktan eğitim süresince onlar tamamen uzaklaştılar. Sınıfımdaki 4 Suriyeli öğrenciye hiç ulaşamadım. Çok uğraşmama rağmen, velileriyle bile temas edemedik. Suriyeli çocuklardan ikisi ise işitme engelli. Uzaktan eğitim onlar için çok büyük bir dezavantaj oldu.”
‘Uzaktan eğitimle ilgili hazırlığımız var
Bakanlık, Suriyeli çocukların eğitim süreçlerine katılmasıyla ilgili de yüz yüze ve uzaktan eğitim seçeneklerinin geliştirileceğini belirtti.
Ders içerikleri
Uzaktan eğitimde eleştiriler yalnızca erişim sorunlarına değil, ders içeriklerine de işaret ediyordu. EBA TV’deki içeriklerin yeterli ve doğru hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkin tartışmalar Mart ayından bu yana varlığını sürdürdü.
Uzaktan eğitimde ders içerikleri hazırlanırken üç başlığın temel alınması gerektiğini savunan Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Öncelikle, öğrencilerin salgın süresince psikolojilerinin güçlü olmasını ve bu konudaki bilgilendirmelerini sağlayan içerikler hazırlanmalı, ikincisi eğitim sürecinden kopuşun önüne geçilmeli, üçüncüsü sürekliliğin ve devamlılığın sağlanması esas olmalı” diyor ve geçtiğimiz dönem bunların hiçbirinin içeriklerde görülmediğinden şikayet ediyor.
Uzaktan eğitimin geliştirilmesi için gerekli cihazların ücretsiz sağlanması, internet altyapısı sorununun çözülerek ücretsiz sunulması ve eğitim içeriğinin öğrencilerin ihtiyacını karşılayacak şekilde hazırlanması, eğitimcilerin talepleri arasında öne çıkıyor.
Okullarda hangi önlemler alınacak?
MEB, okullarda öğrencilerin, öğretmenlerin ve personelin karşı karşıya kalacağı koronavirüs bulaşma riskini en aza indirmek için çalışmalara başladığını açıkladı.
“Dezenfektan, maske tedariği, fiziki ve sosyal yeterlilikler hususunda tüm detayları çalıştık” diyen Bakan Selçuk, okullar açıldığında öğrencilerin, öğretmenlerin ve personelin sağlık durumunun HES kodlarıyla takip altında olacağını duyurdu:
“Ailesinde ya da yakın çevresinde virüs tanısı konmuş kişiler bu sistem sayesinde tespit edilebilecek ve gerekli önlemler alınacak.”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın geçtiğimiz dönem okullara gönderdiği yazılarda, “Herhangi bir Covid-19 şüphesi olduğunda hemen müdahale edilmeli” ifadesi yer alıyor.
‘Sağlık personeli yok, kim müdahale edecek?’
Öte yandan eğitimciler MEB’den gelen “önlem alma” yönlendirmesinin yetersiz kaldığı görüşünde.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, bütçe ayrılmadığı sürece önlem almanın mümkün olmayacağını ifade ediyor:
“Bakanlık müdahale edin diyor ama bizim okullarımızda sağlık görevlisi yok, kim müdahale edecek? Ne şekilde müdahale edecek? Yine Bakanlık, tüm alanlar dezenfekte edilmeli diyor. Yeterli temizlik görevlisi yok. Bütçe ayrılmadığı sürece kim yapacak?”
Yeni vaka sayısı belirleyici
Dünyada okulların açılması için uygulanan parametrelerden en yaygın olanı, 100 bin kişi başına düşen yeni vaka sayısının 1’in altında olması.
Buna göre okulların açılması için Türkiye’de yeni vaka sayısının yaklaşık olarak 800-850 düzeyinin altına inmesi gerekiyor. Oysa bu sayı son haftalarda 1000’in üzerinde seyretti ve artış eğiliminde.
Bilim Kurulu’nun tavsiyesi, önce 31 Ağustos’ta başlaması planlanan yüz yüze eğitimin “en az 1 ay daha” ertelenmesi yönündeydi.
Bu tavsiyenin ardından 21 Eylül’de “aşamalı ve seyreltilmiş” olarak başlayacağı duyurulan yüz yüze eğitimin, vaka sayılarının artması durumunda bir süre daha ertelenmesi gündeme gelebilir.