Türkiye’nin orman varlığı, Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre 23,1 milyon hektar. Yani ülke topraklarının yüzde 29,2’sini ormanlar oluşturuyor. Bu ormanların da 5,2 milyon hektar (toplam orman alanının yüzde 22,7’si) kadarını kızılçam ağacı kaplıyor. Kızılçam da dâhil olmak üzere, günümüzde ormanların yaklaşık yüzde 65’i yangın riskiyle karşı karşıya.
ÇEKÜL Vakfı da, olası yangınların önüne geçilmesi için, geç kalmadan acil önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan bir bildiri yayınladı. Bildiride yasal mevzuata; personel, ekipman ve eğitim ihtiyaçlarına; yaz aylarında artan sıcaklıkların ve insan popülasyonunun yangınlara etkisine kadar pek çok başlığa yer verildi.
BİLDİRİDE NELER VAR
ÇEKÜL VAKFI’nın bildirisinde orman yangınlarının Akdeniz Havzası’ndaki özellikle kızılçam, sahil çamı ve halep çamı gibi çam türlerinden oluşan ormanlarda kaçınılmaz bir doğa olayı olduğuna dikkat çekilerek, bu nedenle yangın öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılacakların önemine vurgu yapılıyor. Bildiride ormancılığın ekosistem yönetimi olduğu dolayısıyla plansız ağaç dikiminin bilimsel bir yaklaşım olmadığına işaret ediliyor. Bildiride “Yangın geçiren kızılçam alanlarında hemen fidan dikilmemeli. Yapılan bilimsel çalışmalar otsu flora ve maki elemanlarının da yangından birkaç sonra sahaya gelmeye başladığını göstermiştir. O nedenle öncelikli olarak ekolojik restorasyonun doğal yollarla başlaması ve devamında da tamamlama yapılması gereklidir” görüşüne yer veriliyor.
AĞAÇLAR SUÇLU DEĞİLDİR!
Bildiride, geçen yaz yaşanan yangınlarda kızılçamların sıklıkla “suçlu” pozisyonda gösterildiğine dikkat çekilerek, “İlk defa bir yangında, kızılçam ve özellikle de kozalakları yangının suçlusu ilan edildi. Kızılçam, Akdeniz ekosisteminde yaşamını sürdürebilen, yangın sonrasında tohumları doğal yolla çimlenebilen, maki vejetasyonuyla uyumlu bir şekilde zengin bir biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan önemli bir ağaçtır. Dünyada ve ülkemizde en geniş yayılışa sahip ağaçtır. Bir ağaç günah keçisi ilan edilemez” görüşüne yer verildi.