Sümela Manastırı’nda, Şubat 2016’da restorasyon, çevre düzenlemesi, kayalıkların jeolojik ve jeoteknik bakımdan araştırılması ve güçlendirilmesi çalışması başlatıldı. Kaya düşme riskine karşı kapatılan manastırda endüstriyel dağcılar, taş düşmelerine karşı yamaçları çelik ağlarla örüp, güçlendirdi.
Restorasyon ekibi de iç alanlarda çalışma yaptı. Çelik ağların yamaca serildiği ‘bohçalama’ sistemiyle korunan manastır, tamamlanan restorasyon çalışmalarının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımı ile ziyarete açıldı.
Manastırdaki restorasyon sırasında saklı mekanlar da gün yüzüne çıkarıldı. Ana Kaya Kilisesi’nin sağında yer alan 10 şapel, çan kulesi, misafirhane, keşiş ve öğrenci odaları, mahzen ve benzeri yapılar manastır tarihinde ilk kez ziyarete açıldı.
FRESKLERE SU SIZINTISI ÖNLENİYOR
Sümela Manastırı’nda ince restorasyon kapsamında sızan yüzey suları nedeniyle tahrip olan fresklerde çalışmalar ise sürüyor. 14 restoratör ve kimyagerden oluşan grup, iğneyle kuyu kazar gibi analiz yapıyor, su yollarını değiştirerek, freskleri onarıyor.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Restorasyon Şube Müdürü Nermin Uzunali, manastırda yapılan çalışmaları anlattı. Manastırda ana kayanın altındaki kilise mağaradaki fresklerde, kayalarda oluşan ince çatlaklardan su sızıntısı olduğunu belirten Uzunali, “İklim şartları ve geçmiş yıllarda yapılan restorasyonda kullanılan geçirgen olmayan malzeme nedeniyle su birikti.”
“Orada çok güzel freskler var ama kılcal çatlaklardan dolayı kaya yüzeyleri ve iç mekanlar çok fazla su emmiş, çatlaklardan aşağıya sızan sular fresklere çok fazla zarar vermiş. İklim dolayısıyla çok nemli bir ortama sahip. Çok eski tarihlerde yapılmış olan freskolardaki konservasyon çalışmalarında freskoların duvarla arasındaki bitim noktasında ‘epoksi’ kullanılmış.”
“Geçirgen olmayan bu maddede yağan yağmurdan sızan sular o kısımda kalmış. Ayrıca sıcak ve soğukluk farkından dolayı içeride yoğuşma olmuş. Yoğuşmadan dolayı fresklerin üzerinde damlacık şeklinde birikmiş sular var. O kısımdaki sınırlayıcı maddeler yavaş yavaş sökülüyor. Çok hassas şekilde çalışılması gereken bir durum” dedi.
‘İĞNEYLE KUYU KAZAR GİBİ’
Manastırdaki fresk restoresinin süreceğini belirten Uzunali, şöyle devam etti:”14 restoratör ve kimyagerlerimizden oluşan bir grup hassas şekilde mekanda çalışıyor. İğneyle kuyu kazar gibi tek tek analizleri yapıp kullanılan boyasından içeride kullanılan koruyucu malzemesine kadar tamamen analiz yaparak çalışılıyor. Bu çok kısa sürecek bir çalışma değil.”
“Manastırın üstündeki kayaç çatlakları su sızdırıyor. Manastırın bulunduğu iç avludan üstteki yüzeye kadar o mekanda çok yüksek bir irtifa var. O irtifanın üst noktasında çok fazla ağaç ve bitki örtüsü var. Bunlar kayaçlara tutularak yayılıyor. Her ağacın kökü kayada kılcal çatlak meydana getiriyor ve o çatlaktan sular kayanın içerisine sızıyor.”
“Sıcaklık, soğukluk ve donma farkından kayada çatlak yapıyor. İnsan yapısı olmadığı içi müdahale çok zor. Önce oradaki yabani bitki örtüsü temizlenmiş, o çatlaklara ‘epoksi’ yapılarak yağan yağmurun suyu yön olarak değiştirilmiş. Kilisenin dışına yani manastırın dışına sağ ve soluna kaydırılmış ve yüzey suları uzaklaştırılmıştır.”
‘FRESKLERDE KURUTMA YAPILIYOR’
Fresklerin hasar görmemesi için çalışmaların sürdüğünü kaydeden Uzunali, “Mağara kilisenin pencerelerine kesinlikle cam koymadık çünkü cam koyarsak içerideki yoğuşma çok daha fazla olur. Herhangi bir kuşun, yabani hayvanın içeri girmesini önlemek için tel ağlı pencereler yaptık. O da hava sirkülasyonunu sağlayacaktır.”
“Bu şekilde mevcut fresklerde kurutma yapılıyor. Şu an çok yaş olduğu için tutulamıyor, yüzeyde temizlik yapılıyor. Kullanılan malzemenin dışarıda analizi yapılıp hangi tür malzeme ve kimyasal kullanılacağı karar verildikten sonra ufak ufak dokunuşlarla çok fazla yenilemeden mevcudu korumayı düşünüyor arkadaşlarımız” dedi.