2015-2017 yılları arasında, müşterilerin gayrimenkul / konut kredilerini “Teverruk” adlı ihtiyaç kredisine çevirip nakit ödeme yapan katılım bankası müşterilerine, Vergi Denetim Kurulu tarafından yapılan incelemeler neticesinde “Vergi ziyaı ve özel usulsüzlük cezaları” tebliğ edilmeye başlandı.
Suudi Arabistan sermayeli katılım bankası, 2017 yılında bir personeli tarafından Masak ve Vergi Denetim Kurulu’na şikayet edilmişti. Şikayete göre banka, gayrimenkullerin tapuda rayiç değer üzerinden beyan edilmemesi için gayrimenkul kredilerini ihtiyaç kredisine çeviriyor ve kredi bedelinin satıcılara nakit olarak ödüyordu.
“Teverruk kredisi”
Olay, söz konusu katılım bankasının operasyon servisinde çalışan bir bankacının konut kredilerinin ihtiyaç kredisi olarak verilmesine (Katılım bankalarında ihtiyaç kredileri “Teverruk Kredi” olarak geçiyor) itiraz etmesiyle ortaya çıktı. Bankanın bu yöntemle daha az tapu harcı ve vergi ödenmesine teşvik ettiği ve aracılık yaptığını fark eden bankacı, devletin vergi kaybına uğradığını BDDK’ya bildirdi. Olay oradan T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile MASAK ve ilgili vergi dairelerine yansıdı.
Banka önce “müşteri sırrı” gerekçesiyle evrak göndermemeye ve işi savsaklamaya çalıştı. Ancak incelemeler devam etti ve adli süreçler başladı.
Yaklaşık 87 milyon TL’lık kredi incelendi. Satın alınan gayrimenkulün gerçek satış değerini düşük bildirenlere cezalı tapu harcı ve gelir vergisi cezaları tebliğ edildi. Öğrendiğim kadarıyla Maliye bugüne dek bu olayda 1 milyon TL tahsilat yaptı. Ceza tebligatları devam ediyor.
İhbarı yapan ve bu nedenle işten çıkarılan bankacı Maliye tarafından maddi olarak ödüllendirildi. Tamamlanan dosyalardan ödülünü alan bankacı halen devam eden dosyalardan da ayrıca ödüller almaya devam etmekte.
Bankanın danışma kurulunda yer alan ve kredilere “İslami Bankacılık” açısından “uygunluk” veren din uzmanları, bu kredilerden elde edilen kar, komisyon gibi ücretlerin müşterilere dağıtılmasının haram olup olmadığını uzun zamandır kara kara düşünüyor. İsmini vermek istemeyen bir danışma kurulu üyesi, “Söz konusu krediler için verdikleri fetvayı olayı öğrenince geri çektiklerini, çok zaruri durumlarda (Konut tamiratı, bahçe düzenleme vb.) Teverruk Kredisine fetva verdiklerini” belirtiyor.
Süreç bu hale nasıl geldi?
2016-17 yıllarında altın çağını yaşayan gayrimenkul sektörü bankalar için çok cazip bir alan olmuş, bankalar bu pastadan aldıkları payı yükseltmek için birbiri ardına kampanyalar, projeler üretmiş ve müşteriler ile müteahhitleri kendi çatısı altında birleştirme yarışına girmişlerdi. Her zaman olduğu gibi öncü ve büyük bankalar bu yarışta açık ara başarılı olarak pazar paylarını büyüttüler.
Herkesin çok iyi bildiği gibi, inşaat sektörü vergi gelirleri açısından her zaman çok önemli bir alan oldu. Emlak vergisi matrahını belirleyen ve belediyeler tarafından sabitlenen rayiç değer fiyatları ile piyasada gerçekleşen satış fiyatları arasında devlet aleyhine fahiş farklar oluştu. Birçok kişi satış bedellerini rayiç değer üzerinden bildirdi. Geri kalan tutarlar tapuda çanta ve valizlerde nakit getirilip teslim edildi.
Devlet yıllarca bu soruna çözüm üretmeye çalıştı. Kamu otoritesinin bunu engellemek için başvurduğu yöntemlerden biri, ipotekli konut finansmanı denilen mortgate / konut kredilerini kontrol etmek ve satış bedellerinin satıcı hesaplarına banka kanalı ile ödenmesi şartını koymaktı. Böylece kullandırılan konut kredisi ile bildirilen satış tutarları kontrol edilecek, aradaki farklar cezası ile tahsil edilecekti. Birçok kez bu şekilde cezalar kesildi ve tahsilatlar yapıldı.
Vergiden kurtulmak isteyenler, özellikle de yatırım amaçlı sürekli gayrimenkul alıp satanlar arayışa girdi. İşte bu süreçte yukarıda anlattığımız yöntem ortaya çıktı. Yani alıcı ve satıcı bankada buluşturuldu ve satıcının tapuda bildirmek istediği satış tutarı kadar mortgate / konut finansmanı yapıldı. Bu bedel satıcının hesabına ödendi. Geriye kalan gerçek satış bedeli ise alıcıya “İhtiyaç kredisi” statüsünde sunuldu. Bu krediler üstelik “Sorumluluk size ait” denilerek ilgili personele verdirildi.
Kanaatimce ortada açıkça organize edilmiş bir sistematik bir süreç var. Bu süreci organize edenler, “Ben yapmadım, banka yaptı” diye işin içinden sıyrılamaz. Sorumlular bence yargı önünde hesap vermeli.
Hedef baskısı personeli zor durumda bırakıyor
Şubelerde hedef baskısı, iş ve ekmek derdi olan personeli söz konusu krediyi kullandırma zorunda bırakıyor. İşlerini korumak için buna mecburlar. Müteahhit ya da satıcı durumdan zaten memnun çünkü gayrimenkulünü kredi ile satmasına rağmen satış bedelini nakit alır ve satış değerini devlete düşük beyan eder. Alıcı için değişen bir şey yok. Faiz oranı mortgate ile aynı tutuluyor. Çok cüzi miktarda ihtiyaç kredisine çevrildiği için BSMV ve KKDF gibi fark ortaya çıkmasına rağmen, kurtulduğu % 2-4 aralığındaki tapu harcı bunu sübvanse ediyor.
Bu sistemde en masum olan aslında şubedeki personeldir. Sorgulanması ve yargılanması gereken bu sistemi kurgulayan ve uygulamasına onay veren yönetim kadrosudur.
* Ekonomist; tasdelen34@gmail.com