Kuraklığın tarım üzerinde yarattığı etkilerin her yıl daha fazla hissedildiğini aktaran TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Zerrin Çelik, “Türkiye, son yıllarda dünya ortalamasından daha fazla ısınıyor. Yağış yetersizlikleri ile birlikte artık tarımsal kuraklığı yaşıyoruz. Susuzluk en çok tarımı etkiliyor. Bitkisel üretimde yaşanan olumsuzluklar, hayvancılık faaliyetlerini de kırılgan hale getiriyor. Azalan gıda arzı nedeniyle fiyatların artması söz konusu. Emeğinin karşılığını alamayan üreticiler üretimden vazgeçiyorlar. Son yıllarda yağışlar çok değişken, çoğu yerde yeterli yağışlar olmuyor. TÜİK verilerine göre toplam tarım alanlarının yüzde 68.6’sı sulanmıyor. Tahılların yüzde 65.3’ü, meyve gibi çok yıllık bitkilerin yüzde 62.2’si sulanmayan arazilerde yetiştiriliyor. Yani yağışa bağlı olarak ürün yetiştiriciliği yapılıyor. Kuru tarım yapan üreticilerimiz büyük zarara uğradı. Tahıllarda, yem bitkilerinde ve baklagillerde ortalama yüzde 5-7 oranında, sebze ve meyvelerde yüzde bir oranında azalış olduğu ve olacağı bekleniyor. Ayrıca, üretimdeki her azalışın ya da ürün fiyat artışının ithalatla karşılanmaya çalışıldığı bu ortam üreticiye olumsuz yansımaktadır” dedi.
MODERN SULAMA YÖNTEMLERİ OLMALI
Tarımda artan su kullanımına vurgu yapan Çelik, şunları söyledi: “Suyun yüzde 72’si tarımda kullanılıyor ve sulama yapılan alanların da yüzde 82’sinde vahşi sulama yöntemine başvuruluyor. Bu yöntemlerde kayıp, kaçak ve israf daha fazla oluyor. Yetersiz yağışların yanında, yeraltı su kaynaklarımızı tüketiyoruz. Aşırı su kullanımına, kirlenmeye önem vermiyoruz. Tarım arazilerindeki kullanım değişiklikleri, ormansızlaşma, çarpık kentleşme, yanlış tarımsal politikalar süreci hızlandırıyor. Gelecekte bizleri daha zor günlerin beklediği sıkça dile getiriliyor ve uyarılar yapılıyor. Henüz geç değil, önlem alabiliriz. Öncelikle su kaynaklarımızı, topraklarımızı korumalıyız. Suyu toprakta tutacak uygulamaları acilen hayata geçirmeliyiz. Modern sulama sistemlerinin kullanımını yaygınlaştırmalıyız. Yağmur suyunu biriktirecek su hasadı tekniğini kullanmalıyız. Su kaynaklarını tüketmeyecek bitki desenlerini yetiştirmek bazı bölgeler için zorunluluk haline getirilebilir.”
AÇLIK RİSKİ KAPIDA
Gelecekteki gıda krizine dair öngörülerini anlatan Yüksek Ziraat Mühendisi Ferdan Çiftçi, “Küresel iklim değişikliğini artık daha belirgin yaşıyoruz. Bu sadece sıcaklık artışıyla da sınırlı kalmıyor. Kuraklık, sel, taşkın, yağış rejimindeki düzensizlikler, fırtınalar, hortumlar gibi olayları daha sık görüyoruz. Bunlar tarımı ve hayvancılığı olumsuz etkilemeye başladı. Özellikle yağış rejimindeki düzensizlik sonrası ortaya çıkan susuzluk ve aşırı yağışlar neticesinde meydana gelen su baskınlarının yıkıcı etkilerini etkin şekilde hissediyoruz. Ve ne yazık ki idari anlamda alınması gereken önlemler alınmıyor. Doğaya karşı hoyratça tavrımız, bilime aykırı ilerleyen kentsel planlamalar sadece ekonomik ve sosyal hayatı değil, tarımsal üretimi de etkiliyor. Dünya tarihi boyunca ortaya çıkan iklim krizlerinin nedeni hep doğal etkenler iken bugün artık insanlığın bu konudaki etkilerini konuşuyoruz. Ormanlar, meralar ve tarım alanları yani gıda sistemimiz ve çiftçiler gelecekte bu iklimsel krizden büyük zarar görecek. Küresel iklim değişikliğine ve kuraklığa bağlı faktörlerden en fazla etkilenecek alanların başında Akdeniz Bölgesi ile birlikte Ege Bölgesi geliyor. Bu krizler çiftçileri ve üreticileri etkilediği kadar tüketiciyi de vuracak” dedi.
İzmir ile birlikte Manisa ve Aydın’ın tehlikede olduğunu ifade eden Ferdan Çiftçi, “Gelecekte Gediz, Bakırçay, Büyük Menderes ve Küçük Menderes gibi su havzaları ve diğer havzalarımızın tamamı sıcaklıktan olumsuz etkilenecek. Bitki çeşitlerimiz değişecek, kısa vadede bazı ürünlerde kayıplarla karşılaşacağız. Gıda arzında bu anlamda bir sıkıntı kapıda diyebiliriz. En fazla etkilenecek ve üretimde düşüş yaşanacak ürünler, fazla su tüketen bitkiler olan mısır ve diğer meyve ile sebzeler olacak. Aslında kuraklık nedeniyle tüm gıdalar ve üretim tehlikede. Çünkü susuz yetiştirilebilen bir ürün yok. Bizde sulamanın ana kaynağı da yağışlar. Suyu verimli kullanan bitkiler, kuraklığa dayanıklı ürünlerde sıkıntı olmasa da gıdada bir kriz kapıda. Üretimde planlama, tarım teknolojilerinin daha etkin kullanımı ve doğru sulama tekniklerinin kullanımı alınabilecek başlıca önlemlerimiz. Tarımda yaşanan sıkıntılar hayvancılığı da etkileyecek. Meralar ve yem bitkileri hayvancılıkta yaşanan düşüş nedeniyle tehlikeye girecek. Tüm bu yaşanacaklar ürün miktarını ve çeşitliliğini etkileyeceği gibi, gıda fiyatlarının yükselmesi sonrasında tüketici de zarar görecek. Bu krizleri daha sık yaşayacağımız için önlemlerin bir an evvel alınması gerekiyor. Ülke olarak sık sık başvurduğumuz ithalat ise gelecekte çözüm olmayacak. Çünkü ‘Paramız var ki ithalat yapıyoruz’ tavrı gelecekte geçerli olmayacak. İklim krizinden sadece biz değil, tüm ülkeler etkilenecek. Ülkeler arası gıda ticaretinde keskin değişimler yaşanacak. Ortaya çıkacak bu gıda milliyetçiliği nedeniyle yeri gelecek çok yüksek fiyatlarla alım yapacağız. Yeri gelecek bu imkânı bile bulamayıp paramız olsa dahi ithalat yapamayacağız, dışarıdan ürün alamayacağız. Gelecekte dünyada birçok tarım alanı yok olacak ancak çok sayıda yeni tarım alanları da ortaya çıkacak. Buna bağlı olarak da gıdaya bağlı göçler ortaya çıkacak. Toplumsal kaos yaşanan gıda krizi nedeniyle artabilir. Bugün tarım alanlarını üreticinin üretimden kopmasına bağlı yaşanan kentleşme ve göç, sanayi, turizm gibi gerekçelerle hızla kaybediyoruz. İlerleyen süreçte buna iklim faktörü de eklendiğinde kayıplarımız artacak” diye konuştu.