Tarihte kullanılmış olan ikinci ve üçüncü nükleer silahların adını hatırlamıyor olabilirsiniz. Fakat bu silahların kullanıldığı yerleri, yani Hiroşima (ikinci) ve Nagazaki’yi (üçüncü) duyduğunuzda karanlık senaryolar kafanızda canlanacaktır. Söz konusu yerlerin hedef alınmasıyla, nükleer silah kullanımının tüm insanlığa zarar vermekten başka bir işe yaramayacağı gösterilmişti.
Fakat bu pek de işe yaramadı. Başta ABD ve Rusya olmak üzere bazı ülkeler, nükleer silahlar üzerine o kadar çok yatırım yaptı ki şu an hem çok sayıda nükleer başlığa sahipler hem de ellerindeki bu silahlar, Japonya’ya atılan ilk bombadan –10 ile 50 kat aralığında- daha güçlü. Peki bu silahların hepsi aynı anda patlasaydı ne olurdu? Kıyamet senaryomuza gelin birlikte bakalım.
Öncelikle, dünyada kaç tane nükleer silah var?
Aslında bu konuda tam olarak bir sayı vermek zor. Bunun sebebi de bu gibi ülkenin potansiyelini ortaya serecek bilgilerin doğal olarak devlet sırrı şeklinde saklanıyor olması. Bu sebeple eğer ABD ve Rusya’nın her birinde 6 ile 7 bin adet arasında nükleer silah olduğu söyleniyorsa asıl sayının bunun çok daha üzerinde olma ihtimalini düşünmek gerek.
Güncel hesaplamalara göre 2022 yılında dünyada bulunan toplam nükleer silah sayısı 13 bin adet civarında. Fakat bu sayı, az önce belirttiğimiz gibi söylenilenin çok üzerinde olabileceğinden kabaca 15 bin adet nükleer silahtan bahsedebiliriz. “Belki 13 binden azdır, neden 15 bin?” diye düşünebilirsiniz. Bunun sebebini de şöyle anlatalım:
Ülkeler aslında Soğuk Savaş yıllarından başlamak üzere ellerindeki nükleer silahları söküyor. Fakat yine de son zamanlarda kayda değer bir azalma göremiyor, tam aksine artış görüyoruz:
Bunun sebebiyse ABD ve Rusya’nın hem sadece artık kullanılmayacak olan silahları sökmesi hem de bu sökme hızının önceki yıllara göre çok yavaş olması. Bu sebeple aslında üretiminin azaltıldığı söylenirken nükleer silah sayısının tekrar arttığını görüyoruz.
Elimizdeki nükleer bomba sayısına 15 bin adet demiştik. Şimdi bunları patlatma kısmına geçelim.
Patlamalarda salınan enerjinin değerini ölçerken kullanılan birimler ‘kiloton ve megaton’. 1 megatonluk patlama elde edebilmek için 1 milyon, 1 kiloton patlama için de 1.000 ton TNT patlatmak gerekiyor:
Hiroşima’ya atılan Little Boy lakaplı bomba, 15 kiloton değerinde bir etki yaratmıştı. Günümüzdeki bombalar ise bundan çok daha güçlü. Ortalama olarak birine 200 kiloton diyebiliriz. Elimizde 15 bin adet olduğunu da varsayarsak basit matematikle elimizde 3 milyar ton TNT’nin patlamasına eşit güç bulunuyor.
Tüm bu başlıkların patlamasıyla birlikte tam anlamıyla ‘devasa’ bir ateş topu, yakınında olan her şeyi anında yakacak:
Bundan önce oldukça şiddetli bir gürültü ve şok dalgası yayılacak. Tüm dünyayı patlamadan haberdar eden bu gürültüyü, kilometrelerce yukarı tırmanan mantar şeklinde bir bulut takip edecek. Eğer patlamanın gerçekleştiği bölgedeyseniz o an yanacaksınız demektir.
Mantar şeklindeki bulumuz atmosferde birikecek ve gökyüzünde yayılarak kısa sürede dünyayı karanlığa boğacak. Ayrıca dumanın içindeki nitrik oksit, ozon tabakasını parçalayacak. Bu olana kadar, yayılan devasa miktardaki radyasyon da uzun vadedeki ölümlerin sebebi olacak. Daha uzun vadeye gelmeden milyonlarca insan yaşamını yitirdi bile.
Radyasyonun etkisiyle de bu sayı gün geçtikçe katlanacak. Mülteci ve isyan sorunları gibi konulara girmiyoruz bile. Onlar insanların birbirini bitireceği senaryolar. Biz, patlamanın insanlık üzerindeki etkisinin ikinci aşamasından devam edelim.
Nükleer patlamalardan kalan kalıntıların patlama sonrası etkisi kendini gösteriyor:
Tam ortam duruldu diye düşünürken gerçekleşecek olan bu evrede, dünyanın kabaca her yerinde çok yüksek miktarda radyasyon söz konusu. Hayatta kalanlar çaresizce ne yapacağını düşünürken bunların neredeyse hepsi, kanser gibi hastalıklarla karşı karşıya olacak.
Milyonlarca kişi hâlâ büyük bir hızla hayatını kaybediyor. Hem dışarıdaki büyük çaplı yangınlar hem soluması zor hava hem de neredeyse hiç gelmeyen güneş ışığıyla artık insanlığın sonu geldi diyebiliriz. Ama daha üçüncü evremiz var.
Dünyayı saran zehirli gazlar hem asit yağmuruna sebep olacak hem de nükleer kışa:
Koyu ve devasa miktardaki dumanın gökyüzünü örtmesiyle birlikte güneş ışığı artık yok. Dünyanın her yerine sürekli yağan asit yağmurları ve nükleer kar fırtınalarıyla karşı karşıyayız. Bunlar gezegenin bitki örtüsünü adeta silip süpürecek. Şanslıysanız temiz olduğunu düşündüğünüz doğal kaynaklar bulabilirsiniz.
Fakat onlar da artık kullanılamayacak oranda radyoaktif. Medyada “Radyasyon yok, çayınızı korkmadan için” gibi şeyler söylenebilir fakat az önce sesini duyduğumuz patlamayı unutmayalım. Küresel sıcaklık azalırken ve dünya oldukça uzun sürecek bir kışa doğru girerken medyada önceden hazırlanmış “Dışarı çıkmayın, evde kalıp şu yöntemleri uygulayın” haberlerini görebilirsiniz.
Bu sırada yetkililer muhtemelen çaresizce ne yapacaklarını düşünüyor olacak. Bu alana yatırım yapan devlet yöneticilerinin kafalarını duvarlara vurduğunu söylememize gerek bile yok.
Bu patlama insanlığın sonu olacak, fakat doğayı deviremeyecek:
Yüksek miktardaki radyasyona, soğuğa ve insanlık arasındaki kargaşaya hâkim olamayacağımız için gezegenimiz aniden can pazarına dönecek desek yanlış olmaz. Fakat bu büyüklükteki bir etkiden kurtulmak maalesef imkânsıza oldukça yakın. Özellikle oldukça geniş bir stoğunuz yoksa işiniz oldukça zor.
Fakat siz gittikten sonra doğa, kendinin olanı geri alıp tekrar hayata imkân sunabilecek. Tekrar bir uygarlık ortaya çıkarsa, kalıntıların arasında bizden kalan şeyleri bulacak.
Bu içerikte gayet iyimser bir şekilde ortalama bir etki yaratacak olan 200 kiloton nükleer bombalar temel alındı, daha kötüsü var:
İyimser dememizin sebebi, bir dönem Rusya’nın elinde bulunan ve denemesini yaptığı, 50 megatonluk Çar bombasının ta kendisi. Kırpılmış hâliyle 50 milyon ton TNT’ye denk olan bu bomba, diğerlerinin yanında kelimenin tam anlamıyla ‘abartı’.
‘Çar bombası’nın yıkıcılığı ve nükleer silahların devreye girmesi durumunda neler yaşanabileceğini öğrenmek için alttaki videomuza göz atabilirsiniz.
- Kaynaklar: Kurzgesagt, Atomic Archive, FAS, Outrider, Riddle