Dinar Alpleri’yle çevrili Saraybosna Vadisi içerisinde Miljacka Nehri’nin çevresinde kurulu şehir, barındırdığı dinî çeşitliliğiyle de biliniyor.
Müslümanlık, Katoliklik, Ortodoksluk ve Musevîlik, burada yüzyıllar boyunca barış içinde bir arada var olagelmiş.
İşte bu yüzden Saraybosna’ya, Avrupa’nın Kudüs’ü de deniliyor.
Bu bölgedeki ilk yerleşim kalıntıları tarih öncesi döneme kadar uzanmasına rağmen modern şehrin ortaya çıkışı 15. yüzyılda Osmanlıların bu bölgedeki hakimiyetiyle birlikte başlamış.
Osmanlıların 1463’te bölgeyi ele geçirmesiyle şehirde büyük bayındırlık faaliyetleri yaşanmış ve bunun sonucunda Saraybosna, Türklerin Avrupa’da kurduğu en büyük kent olmuş.
Bosna Savaşı sırasında dünya modern savaş tarihindeki en uzun kuşatmaya mâruz kalan şehir, Bosna-Hersek’in en büyük kültürel ve ekonomik merkezi olarak savaş sonrasında kendini yenilemeye ve toparlamaya çalışmakta.
Saraybosna, birçok açıdan Türkiye’ye benziyor.
Türk kahvesi, börek, tarih, mimari, sosyal yapı gibi yönlerden Türkiye’ye yakınlığı belli olan kentin müzesinde Müzesi’nde zengin arkeoloji ve etnografya koleksiyonları bulunuyor.
Kaleleri ve camileriyle ünlü olan şehrin bu tarihsel yapıları ne yazık ki savaş sırasında tahrip edilmiş ve büyük zarar görmüştü.
Kentin önemli eserleri ve gezilecek yerleri arasında Latin Köprüsü, Başçarşı, Gazi Hüsrev Bey ve Fatih Camileri, Saraybosna Katedrali ve Müzik Köşkü sayılabilir.