30 Ekim tarihinde meydana gelen İzmir depremi ve dünyayı etkisi altına alan korona virüs (Covid-19) salgını nedeniyle nüfus yoğunluğunun daha az; müstakil ve az katlı yapıların daha çok olması nedeniyle Güzelbahçe ve Urla gibi şehir merkezinden uzak, doğayla iç içe olan ilçelerin cazibesi artış gösterdi.
Özellikle pandemi nedeniyle insanlar nefes alabilecekleri geniş, rahat ve ferah yaşam alanlarına ihtiyaç duyuyorlar. Peki bu bölge, ihtiyaçları ne ölçüde karşılayabiliyor? Startkey Master Gayrimenkul Broker’ı Buğra Han Toktamışu, bölgedeki emlak piyasasının geldiği son nokta hakkında değerlendirmelerde bulundu.
PANDEMİ, ÖZE DÖNÜŞÜ TETİKLEDİ
Meydana gelen bu sıkıntılı sürecin öze dönüş yolculuğunu tetiklediğinden bahseden Toktamış, şu açıklamalarda bulundu: “Dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgını, tüm sektörlerde olduğu gibi gayrimenkul sektöründe de birtakım değişiklere neden oldu. Pandemiden önce evler yaşam alanı olmaktan ziyade, dinlendiğimiz, ailecek bir arada olduğumuz, beraber vakit geçirdiğimiz yerler haline gelmişti. Ancak pandemi döneminde yaşadığımız evlerin eksikliklerini fark ettik. Balkonlar artık bize küçük gelmeye başladı. Nefes alabileceğimiz, geniş, rahat ve ferah yaşam alanlarına ihtiyaç duyduk. Bahçeli, balkonlu, doğa ile iç içe olan evler aramaya başladık. Süreç, bizleri yatay mimariye yönlendirdi. Aslına bakarsanız öze dönüş yolculuğunu tetikledi. Yakın geçmişte her birimiz kentlerde az katlı ve bahçeli evlerde yaşıyorduk. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte kent merkezlerinde ciddi bir yoğunluk olmaya başlamıştı. İçinde bulunduğumuz bu dönem, yaşadığımız travmatik durum her birimiz için bir uyanış, bir fark ediş oldu.”
URLA VE GÜZELBAHÇE REVAÇTA
Urla-Güzelbahçe bölgesine olan rağbetin son derece yoğun olduğunu kaydeden Toktamış, “Yakın geçmişe kadar ilgili bölgeler yazlık statüsünde iken şimdi bir merkez olma yolunda ilerliyor. Şehir merkezinden gelen yoğun talebi karşılamak şu an için biraz güç. Ancak önümüzdeki süreçte hızla hayata geçecek farklı projelerle bu açığın kapanacağına inanıyorum. Bizler şehir merkezinde yaşamaya alıştığımız yaşam standartlarını ve bütçeyi bu bölgede de ister istemez arıyoruz. Lakin yeni yapıların fiyatları bazen bütçeleri aşabiliyor ve mevcut olan eski yapıların durumu tatmin etmeyebiliyor. Emlak piyasası tarafından değerlendirecek olursak, yaşanan bu süreç ilgili bölgelere olan talebin artmasına neden oldu. Bu talep de mevcut olan taşınmazın fiyat endeksini pozitif yönde tetikledi” diye konuştu.
GÜVENLİ EV NASIL BULUNUR?
30 Ekim tarihinde yaşanan İzmir depremini sonrasında, sadece evi yıkılan veya hasar alanlar değil, çok katlı binalarda oturanların da kendilerine güvenli bir çatı bulma telaşında olduğundan bahseden Buğra Han Toktamış, “1999 Marmara depremini bizzat yaşamış, iki yıl boyunca çadırda yaşam sürmek durumunda kalmış biri olarak bu süreçte yaşanan acılar ve travmaları en derinden hissedebiliyor ve anlıyorum. İnsanoğlunun güvende ve yaşamda kalma arzusu en temel içgüdüsü. Ailelerimizi güvenli bir alanda yaşatma arzusu ile evleri depremde zarar görmemiş olsa dahi vatandaşları bu bölgelere yöneltti. Binaların zemin etüdü, dayanıklılık testleri yapılıp mümkün olduğunca sağlam zeminli ve az katlı, deprem yönetmeliğine uygun olan yapılar tercih edilmeli. Bizler Startkey ailesi olarak müşteri portföyümüzdeki herkesi ailemizden biri olarak görme ilkesine dayanarak, ilgili bölgede aracılık yapacağımız satılık ya da kiralık gayrimenkullerin mal sahiplerini bu hususta bilgilendiriyor ve güvenli olduğuna inandığımız evleri müşterilerimize sunuyoruz. Geride bıraktığımız yıl gayrimenkul sektörü adına hareketli geçti. 2021 yılı bölgemizde yeni inşa edilecek yapılarla birlikte güzel gelişmelere gebe. Birçok yeni yatırımla daha güvenli, huzurlu ve çocuklarımız için daha özgür alanlar sunabilecek yeni projeler gelecek” açıklamasında bulundu.